Kağıttan kuşlar diyorum,
Kanatlarına mühürlerimi kondurduğum kuşlar. Salıverdim onları gökyüzüne Parmaklarımdan süzülüp bir gökkuşağı paraşütünün ardı sıra uçtular. . Ağaca dudaklarımı değdirdim, Dudaklarımda çam kokusu Göğü sığdırdım içime ve dışına çıktım hücrelerimin, ben’lerimin Kat kat… Kaçıp bir dönme dolap gibi başımı döndüren zihnimden Koşuverdim içime Söylesene kaç çekmece var zihnimde? Hangisi hangi ben’imde? . Ağlıyor gözlerim bazen benden habersiz Hüzne methiyeler düzüyor içimdeki melankolik Ve neşeyi çoğaltmaya kararlı gerçeğim Ah benim canım ikiliğim. . Karnı suyla yarılmış dağlar, vadiler var içimde, Yıldızları saklıyorum ruhumun ceplerinde Gün batımını tutuyorum başımın üstünde Taşlar bile ufalanıyor, ufalıyor Benim bulutlarım yerli yerinde Çiçek ekiyorum kalbime biri gülümsediğinde. . Çocukluğum minik elleriyle sallanıyor ağaca tutunan tahta bir salıncakta Nehir bağırıyor şarkısını, sesi buz, elleri dev ve bilge Özüm gürül gürül akıyor dört bir yönüme Kaç tahta köprü kurdum geçmişten geleceğe? . Sallanıyorum üzerinde ey hayat Rüzgarınla yaratıyorum aydınlığımı Kulağıma fısıldıyorsun: Korkma, adımını at Her adım yeni Her adım ileri. Yazı: Fethiye-İstanbul Şubat 2016
0 Comments
Leave a Reply. |
Yazar'Benim gibi kendisini azıcık da olsa garip hisseden birileri varsa bu satırları okuyan bilmeli ki: Ben, Ben'im, Biz, Bir'iz ve hayatın tek anlamı Ol'duğum(uz) gibi Ol'abilmek. Arşivler
May 2020
Kategoriler |
Bu blogu ziyaret eden sevgili, |