![]() Kurtarıcı olmaya soyunan her kimse sevgilim, onda kurbanlık da vardır, zalimlik de. Bu üç hal her zaman el eledir. Kurtarmak senin işin değil. Sen ancak varlığınla, sorarlarsa sözlerinle, bakarlarsa gözlerinle kapıyı gösterebilirsin. O kapıdan geçen geçer, kalmak isteyen kalır. . Kendini kurtarmak bile, biliyorsun ki, senin elinde olsa da; aslında tamamen senin elinde değildir. Bu yüzden teslimiyet ve kabul, yürüdüğün yolun en büyük gereğidir. Bir başkasını ‘kurtarılacak’ statüsünde gördüğün an geldiğinde; hele ki bir de o kişi kurtarılmak istemiyor diye onu kınadıysan bil ki aslında zalimliğin kapısındasın. Herkesin bir görevi var bu düzende. Ne demiştik: Özgür İrade. Sonrasında kurbanlık gelir elbet. Çünkü, kurtarıcı ve zalimin arzusunun buluştuğu yerden yükselen tek şey sıkışan acıdır. Bir şeyi arzulayan suçlamaya da meyillidir arzuladığı her neyse ona vermeyeni. Suçlayan, her daim kurban sanar kendini. Bu üç halden de vazgeçmektir özgürlük ve kurtuluş dediğin. Kendini özgür kıldıkça varlığınla çözümlenir her şey çünkü. Kendini özgür kıldıkça çabasız bir çabayla akarsın zamansız bir zamanda, uyumla. Rahatla. Rahatla. Rahatla. Sat nam.
0 Comments
![]() Kızılderili bir kadın torununa şöyle demiş: Zihninde iki tane kurt var. Bu kurtlardan biri çok çirkin ve tehlikeli; diğeri ise çok şefkatli. Ve bu iki kurt birbirleriyle sürekli mücadele halinde. Torunu ‘Peki kim kazanacak?’ diye sormuş. Kadın da ‘Hangisini beslersen o kazanacak’ demiş. (Guru Singh'ten) Çirkin ve tehlikeli olan kurdu uzun uzun beslemiş olanlar tarafından yüzyıllardır bir yalan söyleniyor. Deniyor ki: İlahi olmak için egosuz olman gerekiyor. Egosu olan kimse ilahi olamaz. Hem spiritüel hem de savaşçı olamazsın. Spiritüel olacaksan dünyevi olan ne varsa bize vermelisin, yok savaşçı olacaksan da bizim için savaşmalısın.’ Oysa, ego, ruhu fiziksel bedene bağlayan yapıştırıcı gibi. Ego, onu neyle beslersen onunla büyüyen nötr bir araç sadece. Bu yalan, spiritüelliği amacı olmayan kendi halinde bir fikre dönüştürdü, yoksullaştırdı. Spiritüellik, ‘yang’ını kaybetmiş kendini tekrar eden ‘yin’ halini aldı, dengesini de erkini de kaybetti. Bununla eşzamanlı olarak spiritüel dünya, hep ‘iyi olmak’, ‘olumlu olmak’, ‘itiraz etmemek’ yüklemeleri sonucunda nevrotik, güvensiz, kafası karışmış ve aşırı duygusal hallerin hakimiyeti altında kaldı. Spiritüelliğin, kalbin tam yanında duran ve ruhu fiziksel bedene yapıştıran egonun varlığını ve işlevini doğru anlaması dünyanın geleceği açısından çok hayati. Yogi Bhajan tekrar tekrar ‘Egosuz olmayın, egonuzu akmanız gereken yöne doğru evrimleştirin; sezgisel beyni, kalbe ait beyni ve kafanızdaki beyni (Gut brain, heart brain and head brain) dengeleyin’ diyor. Sezgilerimizi, kalbimizi daha iyi anlamak ve bu ikisini mantıkla buluşturmak üzere eğitilseydik nasıl olurdu? O zaman kendi gerçeğimiz, yaşamı anlama biçimimiz tamamen değişmez miydi? ‘Bir şahinin gözüne ve bir güvercinin kalbine sahip olmak’ diyor buna Yogi Bhajan. Bir şahin çok uzaktan bile hedefini en ufak ayrıntısına kadar görür ve güvercin de rahatlamaya ve kabul etmeye açıktır. Spiritüel Savaşçı olmak, hem şahinin dayanıklı ve uyanık görüşüne, hem de güvercinin masumiyetine, bununla birlikte de dengeye sahip olmak demektir. Bugün ihtiyacımız olan tam da budur. 🌻☀️ Sat nam. ![]() Yogi Bhajan’ın derslerinden alıntı ve çeviridir. Bir sürü insanın, spiritüel yolun zorlu, nevrotik yolun ise kolay olduğuna inandığını tekrar tekrar işitiyorum. Bunu asla kabul etmedim. Bu, hepimizin hayata dair yapması gereken bir tercih. Zihni ve tepkilerini anlamıyorsanız attığınız ilk adım yanlış; tüm süreciniz de acı verici olacaktır. Her iki yolu da yürümeniz için aynı oranda çabaya ve enerjiye ihtiyacınız olacak. Buradaki asıl zorluk zihnin doğasında; zihnin bir takım şeyleri algılayış biçiminde ve duygularla, hislerle büyülenme eğiliminde yatıyor. Hayatta hangi yolu tercih edersek edelim, hayatın sizden istediği şey aynı kalır. Spiritüel yolda yürümek için zihnin ve bedenin ihtiyaç duyduğu disiplin X kadardır. Bu disiplini gerçekleştirmek için Y kadar enerji gerekir. Nevrotik yolu yürümek için de X kadar disiplin ve Y kadar enerji gerekir. Her ikisinin de kendine özgü alışkanlıkları ve zorlukları vardır. Tasdikli bir hırsız olmak için yapmanız gereken meditasyonla, aziz olmak için yapmanız gereken meditasyon miktarı da, harcamanız gereken enerji de aynıdır. Aynı miktarda enerjinin yönlendirilmesi gerekir. Biri, diğerinden daha fazla enerji gerektirmiyorsa hangi zorluktan bahsediyoruz? Birinin diğerinden daha kolay olduğuna ilişkin intiba nereden geliyor? Her ikisi eşit şartlar gerektiriyorsa neden tüm insanlar spiritüel yolda yürümüyor? Yanıt çok basit. Zihnin egosu anlık etkilere bağımlıdır. Beraberinde getirdiği hisler keyifli de olsa acı verici de olsa karışıklıktan, kontrol etme çabasından, yoğunluktan ve dramadan hoşlanır. Büyülenme, kendinden geçme ve uzun vadede ilgiyi kaybetme tepkisi, zihnin boyutları ve hızı açısından otomatiktir. Spiritüel yol uzundur. Engindir, gözle görünenin ötesindeki bir inceliğe yani süptilliğe sahiptir ve süzgeçten geçirilmiştir. Nevrotik yol ise ani, tepkisel ve hemen oracıktadır. Elle tutulur bir yapıdadır ve otomatik olarak fiziksel anlamda ifade edilebilir. Hiçbir hassasiyet olmaksızın travmalarınızı ve dramalarınızı hissedebilirsiniz. Kolaylıkla depresyonunuzu ve agresyonunuzu hissedebilirsiniz. Ani hislerin ardı sıra gidebilirsiniz. O kadar çok his vardır ki. Zihniniz bu hislerle ağır ve yoğun bir hal alır. Geri kalan her şey arka planda solar gider. Ruhunuzla aranızdaki mesafe açılır da açılır. Ruhunuz, en yakın dostunuz, zamanla size çok uzak kalır. Sonra bağlılık ve zarafetle hareket etmek zorlaşır. Yüzünüz düşer, zarafetinizi ve en sonunda da yarışı kaybedersiniz! Burada yalnızca bir basit gerçek vardır: Spiritüel yolda ruhunuza ulaşabilmek için zihninizden geçmeniz, kendi deneyimlerinizde gücünüzü görmeniz gerekir. Bunun ardından ruh her zaman hızla varlığını hissettirir. Size bir akış verir ve varlığınızın parlamasını sağlar. Guru bu durumu tek bir dize ile dile getirir: Man vidh chaanan vaykhiaa. Man, sizin demektir. Vidh, bir delik yaratmak anlamına gelir. Kulak memenizde küpe takmak için açtığınız bir delik gibi düşünebilirsiniz. Man vidh, zihine nüfus ettiğiniz ve zihinde bir inci tanesi ya da bir boncuk gibi delik açtığınızı ifade etmek üzere kullanılır. Chaanan ışık, sonsuz gerçekliktir. Vaykhiaa ise görmek anlamındadır. Yani, zihinden geçmeli, zihne nüfus etmeli ve o delikten ötelerden süzülen ışığı görmelisiniz. Ruh işte budur. Aynı zamanda Tanrı da budur. Sizi tepkilerinizin ötesine taşıyan ve Sonsuzluğa uzanan o uzun yolda sizi taşıyan görüştür. Zihin bir deve gibidir. Hiç deveye binmeyi denediniz mi? Bu konuda uzman değilseniz cildinizde yaralar açılacak ve bedeninizdeki tüm kaslar ve bacaklarınız tutulacaktır. Deveye başarılı bir şekilde binmek için gereken özel oturuş biçimini uygulamanız ve hareketleri ile uyumlanmanın özel şartlarını bilmeniz gerekir. Çok şanslıysanız devenin bir eyeri vardır ve deveyi eyerinden de yönlendirebilirsiniz. İşte o zaman deve sizi sonsuz çöllerden ötelere taşıyabilir. Gün gelir de eyer çıkacak olursa o günü çok iyi hatırlarsınız! Deve, doğası itibariyle sizi üzerinden atacak tüm yöntemleri bilir. Bunu yapmaya da ayrıca bayılır! Sizi üzerinden atar ve sonrasında da çok etkili bir davranış biçimi vardır. Üzerinden attığı binicinin üzerine oturur, hiç vakit kaybetmeden onu ezer ve sonunda da öldürür. Zihin de size aynen bunu yapar. Bu yüzden o deliği açmanız; zihni fethetmeniz ve sonrasında da yolunuza uyumlu olacak şekilde onu çalıştırmanız gerekir. Zihnin sizin gücünüz, enstrümanınız, yansıtmanız olması gerekir. Zihin size hangi noktada olduğunuzu ve nelerin olup bittiğini anlatabilir. Ama aynı zihin sizin düşmanınız haline gelip sizi öldürebilir de. Sizi çökertebilir. Oysa zihin size Tanrı’ya bağlanmanız, kendinizi ifade etmeniz ve deneyimleniz için verildi. Ona nasıl eyer takabilirsiniz? Zihinizde nasıl bir delik açıp, ruhun ışığının huzmesini nasıl görebilirsiniz? Spiritüel yolda yürümenin tek sorunu attığınız her adımda sınava tabi tutulacak olmanızdır. Her adımınız sizi genişletir, yükseltir ve size daha yüksekten şartları görme yetisi kazandırır. Nevrotik olan yolda, yani egonun yolunda ise, her adımınızdan keyif alırsınız fakat attığınız her adım yataydır. Yükselme, yüksekten şartları görme gibi bir şey söz konusu değildir. Öylesine eliniz kolunuz bağlanır ki kısa sürede hiçbir şey size ulaşamaz. Ego, sınırlı olma kapasitesinin ta kendisidir. ‘Ben’ dersiniz egoda. ‘Bunlar bana ait eşyalar. Bu benim hayatım. Bana kimse bir şey diyemez. Canım ne isterse onu yaparım.’ Sonunda sizi trajik ve olağanüstü şekilde hapseder. Kaderinizin ne olduğuna ilişkin odağınızı ve bakış açınızı kaybedersiniz. Hayatı zihnin tepkiselliği ile yaşamaya başlarsınız ve sonunda kendinizi ‘kendiniz gibi’ hissetmemeye başlarsınız. Ruha nüfuz edemediğiniz gibi kalbinizden de yaşayamazsınız. Karşınıza çıkan sınavlardan kaçınır; kaderinizde olan o özgün halinize asla erişemezsiniz. Egonun anlık zevkleri sizi resmin dışına atar ve ruhunuzdan uzaklaştırır. Kendi zihninizin içine nüfuz edebileceğiniz, içinizde taşıdığınız Tanrı’nın parçasının, ruhunuzun ışığını görebileceğiniz yolu seçin. Güvensizliğinizi, sınavdan kaçınma ve mutlu olma arzunuzu anlıyorum. Bu dünyada güvenli hissettiğinizde zihniniz tatminkar ve mutlu bir hale gelebilir. Kendi kendinize ‘İşim iyi. Harika bir arabam var. Evim gayet güzel. Cinsel yaşamım iyi gidiyor. Tansiyonum iyi. Güzel besleniyorum’ diyebilirsiniz. Sahip olduğunuz her şey iyi tamam da peki siz iyi misiniz? Bu soruya yanıt vermek daha güç belki ama her şey de bu sorunun yanıtında yatıyor. Siz, her şeyin üzerinde olan Siz’siniz. Asla öylesine şu ya da bu olamazsınız. Siz, yalnızca ve yalnızca siz olan Siz’siniz. Ruhunuzun sırrı budur. Uyanık olmalısınız çünkü zihnin tepkileri sizi ruhunuzun gerçeğinden uzaklaştırıp uyuşturabilir. Buna baştan çıkarma, cezbetme denir. Bununla gözle görünen ya da görülmeyen pek çok formda karşılaşabilirsiniz. Başarmak, etkilemek, kontrol etmek ve ait olmakla ilgili baştan çıkarıcı etkenler her yerde. Zihniniz buna tepki gösteriyorsa ve zihninizin eğeri elinizde değilse bu durum ‘siz gibi olan siz’i arkada bırakmanıza neden olabilir. Zihniniz kontrol altındaysa, tüm olanaklar siz olan size, kaderinize ve ruhunuza doğru akacaktır. Pek çok şeyi iddia ve umut ediyoruz. İş sınava girmeye gelince her şey zorlaşıyor. Bir evlilik ve zarafet dolu bir ilişki için söz verdiğimizi iddia ediyoruz. Bir sorun ortaya çıktığında ya kaçıyoruz, ya kabalaşıyoruz ya da zorlaşıyoruz. Her nevrotik drama baştan çıkma ve bilinç arasında bir seçim haline geliyor. Hangisi kazanmalı? Bilinciniz ve ruhunuz kazanmalı! Ama sıklıkla bunu bilmenize rağmen yine de baştan çıkıp kendinizi kaybediyorsunuz. Kendi bilinçli varlığınızı nasıl yenilgiye uğratabilirsiniz? Kendi bilincinize ihanet etmeniz nasıl mümkün olabilir? Yanıt yine aynı. Egoda bir neşe hali var çünkü her şey şimdide oluyor. Ama aynı zamanda egonun gözleri kör ve bu yüzden de hayatta acı diye bir şey var. Peki öyleyse zihnimizde bir delik açmak için başka nasıl bir güç kullanabiliriz? Egonun anlık davranışlarınızın ötesine bizi hangi inci taşıyabilir? Zihninizi egonuzla kontrol edemezsiniz. Egonuz yalnızca aynı karmaşayı daha da abartarak yaratır. Guru bize bunu söylüyor ve zihni kontrol etmek ve anlamak için bir araç veriyor: Guru’nun Shabd’ını. Guru’nun Shabd’ı, kendi bilincinize ihanet edeceğiniz bir sınavla, durumla ya da baştan çıkarıcı bir etkenle karşılaştığınızda size otomatik olarak dayanma gücü verecek sözler, ritimler ve anlamlardır. Zihninizi Guru’nun Shabd’ı ile eğittiğinizde naam chit aveh denilen, ruhunuzun kimliği ile Tanrı’nın zihninize hemen gelmesini sağlayan bir yeti geliştirirsiniz. Bu sözler zorda kaldığınızda, acı içinde olduğunuzda, başınız derde girdiğinde ya da kendinizi harika hissederken size gelir. Zihninize su serpercesine otomatik olarak akarlar. Sonra içinizde çiçek açarlar. Müteşekkir olma halini içinize yerleştirirler. Ve size bir denge kazandırıp, egomanyak zihnin panzehiri olurlar. Bu hatırayla ve meditasyonla zihin, evrensel ruhu seçer, zarafeti seçer ve uzaktaki ruhunu her şeyden çok daha elle tutulur olarak görerek tercih eder. Zihnin bu açığını kapamak ve hayatınızı uzaklık hissinden kurtarmak yaşamın amacıdır! Tüm yaptıklarınızda ruhunuzu Tanrı ile ilişkilendirmeli, Tanrı’ya bağlamalı ve O’nunla tutmalısınız. Yerken, yaşarken, beklerken, araba kullanırken, her daim hatırlayın. Hangi modda olursanız olun bırakın söz zihninizi Sonsuzlukla uyumlasın. Bu yaklaşımın içinizde yer etmesiyle hayatı kucaklayabilir, yaratımın coşkusunu netlik, mütevazilik ve mutlulukla hissedebilirsiniz. Zihin kendi gücünü hissetmeye bayılır ve sizden, ruhunuzdan çok kendisine dikkatinizi vermenizi ister. O zaman kibiri yenmek ve masumiyetinizin ve özgünlüğünüzün gücünü açığa çıkarmak için bu shabd zihninize gelsin. Samarat guroo sir hat dhari-o Gur keenee kirpaa harnaam dee-ao. fis daykh charan agan hari-ao Nis baasur ayk samaan dhiaan. So naam sunay sut bhaan dari-o Bhan daas so aas jagatar guroo kee. Paaras bhayt paras kari-o Raamdas guroo har sat keeyo. Samarat guroo sir hat dhari-o - Siri Guru Granth Sahib, Sayfa 1.400 (Guru Ram Das için Swaiya) Her Şeye Gücü Yeten Guru başıma dokundu eliyle. Merhameti’ni bağışladı ve beni Tanrı’nın İsmi ile kutsadı. Onun nilüfer çiçeğinden ayaklarını gördüm, günahlarım yıkandı, gitti. O, gece ve gündüz yalnızca tek bir Tanrı üzerine meditasyon yapar. O’nun Adı’nı duyan Güneş’in oğlu Yama (Ölüm) korkar. O’nun kölesi der ki: Umut, Dünya’nın Guru’sunda, Guru Amar Das’tadır. O, Ram Das’ı felsefe taşı ile buluşturdu ve O’nu feslefe taşının kendisi haline getirdi. Tanrı’nın zarafeti ile Ram Das Gerçek Guru olarak selamlandı. Her Şeye Gücü Yeten Guru başına dokundu eliyle. Guru’nun bilgeliğinin ve kutsamasının tek bir dokunuşu beni korur ve bana, zihnimi, Har’ı, Tanrı’nın İsimleri’ni hatırlamak üzere eğitme fırsatı verir. Sonsuzluk zihne nüfus ettiğinde sizi de aynı renge boyar. Genişlersiniz ve ruhun ışığını her yerde görürsünüz. O zaman işte ‘Her şeyde Tanrı’yı göremiyorsanız, hiçbir şeyde Tanrı’yı göremiyorsunuz’ dediğimiz tam manasıyla gerçek olur. Guru’nun Shabd’ının kutsanmasıyla, bilincinizin her daim arkasında olun ve her adımınızda evrensel ruhun yolundan yürüyün. Guru bizi, kaderimizde her kime hizmet etmek varsa ona hizmet etmemiz için kutsasın. Bize, her kalbe, her varlığa ulaşma ve neşe, mutluluk taşıma gücü ver. Işığın hayatımız boyunca her adımımıza rehberlik etsin. Kaynak: Yogi Bhajan, Gurucharan Singh Khalsa The Mind Its Projections and Multiple Facets ![]() Zannettiklerin, Farz ettiklerin, Bildiğini düşündüklerin, Gördüğünü sandıkların, Kurdukların, Endişelerin, Korkuların, Kaygıların, Gerçek değil. Sahiplendiklerin, Benimsediklerin, Benim dediklerin, Sevdiklerin, İstediklerin, Hatta sen bile, Senin değil. 🔅 Dünya sensin ama. Ve ötesi de. Gökyüzü, Yeryüzü, Yağmur, Toprak, Güneş, Ay sensin. Yaratım sen. . Gördüklerin gerçek değil, Hiçbir şey senin değil, Ama her şey Sen’sin. Buna ne dersin? . Hayatın şakası vardır. 😊 Sat nam. |
Nur Taran
|
Güneşli Ev'i Bul |
|