Ellerimiz, sadece bedenin işlevsel parçaları değil, aynı zamanda kalbimizin ve ruhumuzun uzantılarıdır. Küçüklüğümüzden itibaren dünyayı ellerimizle keşfetmeye başlarız.
İlk dokunuşlarımız, ilk yarattıklarımız hep ellerimizle olur. Ve aslında, ellerimiz sadece dünyayı kavramakla kalmaz, bizim bilinç ve sağlık haritamızı da içinde taşır. Ellerimizin her bir bölgesi, bedenimizin farklı noktalarına, duygularımıza ve davranışlarımıza karşılık gelir. Parmağımızı bükerek, dokunarak ya da avuçlarımızı açarak, kendimize ve dünyaya dair daha derin bir bağ kurabiliriz, ellerimizin dilini kullanmayı öğrenebiliriz. Zira, iletişim kurduğumuz bu dil, çok eski ve çok güçlü bir dildir. Şimdi, Kundalini Yoga’da sıkça kullandığımız, her biri kendi hikayesini ve enerjisini taşıyan birkaç mudraya birlikte yakından bakalım. Gyan Mudra Başparmağının ucunu işaret parmağının ucuyla buluşturduğunda, bilgeliğe ve içindeki derin bilgilere dokunursun. Bu mudra, seni genişleme ve öğrenmeye açar. Jüpiter’in enerjisiyle bağlantı kurarsın; büyümeyi, keşfetmeyi ve yeni yolları keşfetmeyi simgeler. Shuni Mudra Orta parmağını başparmağınla birleştirdiğinde, sabır ve ayırt etme gücünü harekete geçirirsin. Bu mudra, Satürn’ün bilge enerjisini taşıyarak seni sorumluluk almaya ve zorluklar karşısında güçlü kalmaya yönlendirir. Görevin ve hayatın karşına çıkardığı derslere daha bilinçli bir şekilde yaklaşmana yardımcı olur. Surya veya Ravi Mudra Yüzük parmağının ucunu başparmağınla birleştirerek, bedenine yenileyici bir enerji davet edersin. Bu hareketle sinir sistemini güçlendirir ve genel sağlığını desteklersin. Güneş’in sıcak enerjisiyle bağlantıya geçer, canlılık ve güç kazanırsın. Uranüs’ün sezgi ve değişim enerjisini de harekete geçirerek, yeni başlangıçlara açık olursun. Buddhi Mudra Serçe parmağını başparmağınla buluşturduğunda, içindeki sezgisel ve net iletişim kapasitesine dokunursun. Merkür’ün hız ve zekasıyla desteklenen bu mudra, seni daha açık ve anlaşılır bir şekilde ifade etmeye teşvik eder. Aynı zamanda, psişik gelişim kapılarını aralayarak içsel bilgelikle daha derin bir bağ kurmanı sağlar. Venüs Mudrası Avuçlarını birbirine bakacak şekilde yerleştirip, parmaklarını birbirine geçir ve başparmaklarının hafifçe doğru noktalara baskı yapmasına izin ver. Bu mudra, cinsel enerjiyi dengeleyerek bedenini ve ruhunu merkezler. Venüs’ün zarif enerjisiyle bağlantı kurarak, duyularını ve içsel dinginliğini arttırırsın. Eğer bu mudra ile meditasyon yaparsan, odaklanma ve konsantrasyon gücünü de arttırırsın. Parmakların Gizemi Başparmak Başparmağın, irade gücünü ve kararlılığını temsil eder. Mars’ın enerjisiyle bağlantılıdır ve kendi kendine yetme, güçlü olma kapasiteni açığa çıkarır. Başparmağının gücü, pek çok görevi üstlenir ve bedeninin birçok hareketine liderlik eder. İşaret Parmağı İşaret parmağın, Jüpiter’in öğretici ve lider enerjisini taşır. Yeni bilgilere aç olduğun zaman, işaret parmağın sana rehberlik eder. Tıpkı bir yol gösterici gibi, seni yeni deneyimlere ve keşiflere doğru yönlendirir. Orta Parmak Orta parmağın, Satürn’ün sabır ve dayanıklılık enerjisini taşır. Hayatın zorluklarını kabul edip, güçlü bir şekilde yoluna devam etmen için sana destek olur. Bu parmak, her şeyi bir arada tutar ve dengede kalmana yardımcı olur. Yüzük Parmağı Yüzük parmağın, Güneş’in sıcaklığı ve ışığı gibi, hayatına aşk, tutku ve canlılık getirir. Romantizmin ve çekiciliğin simgesidir. Tıpkı Güneş’in galaksimizdeki hükmedici konumu gibi, yüzük parmağın da hayatında yeni başlangıçların ve sevginin kaynağıdır. Serçe Parmak Serçe parmağın, Merkür’ün iletişim ve iş zekasıyla bağlantılıdır. Küçük olabilir, ama çevrendeki insanlarla olan ilişkilerinde büyük bir rol oynar. İletişim becerilerini ve profesyonel yaşamındaki başarılarını temsil eder.
0 Yorumlar
Nefes, insanın yaşarken pusulası.
Yogi Bhajan, hayatın bilimi, nefesin bilimidir diyor ya... Bununla şunu demek istiyor: Gündelik hayatını yaşarken belirli durumlarla karşılaştığında, hatta olağanın haricindeki durumlarla henüz karşılaşmadan, sezgisel olarak da nefesinin ritmi, derinliği, hatta nefesini ağırlıklı olarak aldığın burun deliğin bile sürekli olarak değişim halinde. Kendi nefes ritminin ne olduğunu iyi tanıyan bir insan, tepkiselleşmeden ya da kendisini zorlayan duyguların rüzgarına kapılmadan, nefesinin değişikliğini fark ederek kendi merkezine geri dönebilir yani zihnini kontrol altına alabilir. Guru Nanak, ‘Zihnini fetheden, dünyayı fetheder’ diyor. Zihni kontrol altına aldığında endişeye kapılmak yerine, kendini güvende hissedersin. Nefesin istikrarlı bir ritimdeyse asla olmadığın bir insan gibi davranma gereği de duymazsın. O zaman her adımın sezgisel ve kendi varlığınla, isteklerinle hizalı olur. Yogi Bhajan, depresyonun ve kendini ifade etme yetisinin nefesin ritmine dayandığını öğretiyor. Nefes sığlaştığında çok daha kolay asabileşip, alınganlaşıyoruz. Nefes derinleştiği ve süresi uzadığı ölçüde de şimdinin içinde kalıp, bilincimizle bağlantı halinde yaşıyor, kim olduğumuzu, özümüzü hatırlayabiliyoruz. Bu yüzden öfke, üzüntü gibi ağır duyguların içinden geçerken derin nefesler almak hemen imdadımıza koşuyor. ... her nefes, bedenime gönderdiğim küçük bir sevgi notu... Gün içerisinde aldığımız uzun ve derin nefesler kendi bedenimize gönderdiğimiz küçük sevgi notları gibi. Uzun ve derin nefeslerle kana gönderdiğimiz oksijen bedenin arınmasına yardımcı oluyor. Organlar bu sayede daha uzun ve sağlıklı çalışmaya başlıyor ve doğal olarak yaşamımızın hem kalitesini hem de süresini uzatmış oluyoruz. Yogi Bhajan ‘Bedeninizin yüzde altmışı su ve davranışlarınızın büyük bir çoğunluğu bedeninizdeki su, toprak, hava, ether, ateş ve havanın dengesine dayanıyor. Şunu bir deneyin: Duygusallaştığınızda ya da dikkatiniz dağınık olduğunda normal nefesler almaya başlayın ve dakikada dört kere nefes alacak şekilde nefesinizi yavaşlatın. Neyin içinde olursanız olun üç dakika içerisinde tüm sisteminiz sakinleşecektir. Normalde bir dakikada onbeş nefes alıyorsunuz. Nefesinizi, uzunlaştırıp, derinleştirip, yavaşlatırsanız dakikada dört nefes alabilirsiniz. Zihniniz, tamamen yaşamınızla bağlantılı. Nefes hayatın ritmidir. Nefesinizi, dakikada dört nefes alacağınız şekilde yavaşlatabilirseniz zihninizi ve içinde bulunduğunuz ruh halini değiştirebilirsiniz’ diyor. Bir dakika içerisinde aldığımız nefesin sayısını bilinçli olarak kontrol etmek için nefesimizi ve nefes alma süremizi bilinçli olarak yavaşlatıyoruz. Bu iki şekilde yapılıyor:
Nefes çalışmaları yaparken, nefes alıp verme ritminizi yavaşlatmak üzere çalışırken bedenini, ciğerlerini strese sokmadığından emin ol. Yüzünün farklı noktalarını, örneğin kaşlarını, çeneni sıkmadığınızdan, omuzlarını sıkıştırıp sıkıştırmadığın konusundan emin olmak için farkındalığın bedenine dönük olsun. Nefes alıp verirken rahatlaman, bedenindeki gergin noktaların farkına varman ve o noktalara doğru nefesini yöneltmen önemli. Nefesi yavaşlatmak sakinleşmek için kullanılan bir yöntemdir. Dolayısıyla bu yöntemi uygularken bedeninizin sınırlarına saygı duymaya ve kendini sıkmamaya özen göster. Rahat ve sakin bir halde alınan uzun ve derin nefesler hem içsel huzurunu artıracak hem de ruhunla, bedeninle ve zihninle ilişkini geliştirmene yardımcı olacaktır. Yavaş, adım adım ve çok rahat, şefkatle nefeslerini bugün derinleştirmeyi denemek ister misin?. Dilimizde nefesle ilgili ne kadar çok deyim var fark ettin mi hiç?
Şaşkınlık, şok ya da hayranlığımızı ifade etmek için ‘nefesim kesildi’yi kullanıyoruz mesela. Sonra, heyecanla ya da stresle beklemek için ‘nefesler tutuldu’ ifadesini kullanıyoruz. Rahatlamak, ara vermek, feraha kavuşmak halini tarif etmek için ‘bir nefes aldım’ diyoruz. Heyecanlı ve telaşlı olduğumuzda, acele bir şeyler yapmamız gerektiğinde ‘İşi nefes nefese yaptım’ ya da ‘Nefes nefese kaldım’ diyoruz. Nefes aldırmamak var bir de mesela. Rahat bırakmamak, baskı kurmak anlamında kullanıyoruz onu da. Günlük hayatımızda nefesi işin içine katarak kullandığımız bu ifadelere hep duygularımızı, içinde bulunduğumuz durumu tanımlamak niyetiyle baş vuruyoruz. Hakikaten de kendini gözlemle mesela, sana göre doğal olan akışın haricinde bir durumla karşılaştığında nefesin kesiliyor mu? Mesela diyelim ki seyahat ettiğin araç ani bir fren yaptığında? Stresli bir anında ya da sende stres yaratan bir olaya şahit olduğunda ya da bilgisayarda o çok önemli olan her neyse ona bakarken nefesini tutuyor olabilir misin? Biriyle tartışırken nefesin hızlanıyor mu? Uzun bir günün ardından evde koltuğuna kendini attığında, ya da çok özlediğin birine kavuştuğunda derin bir nefes alıyor musun? Peki ya nasıl nefes alıyorsun? Sadece göğüs kafesinin üstüne doğru mu? Nefes alırken bedeninde herhangi bir gerginlik oluyor mu? Peki ya gün boyunca? Burnundan mı yoksa ağzından mı nefes alırken daha rahat ediyorsun? Hangisi seni daha fazla rahatlatıyor? Yatakta gözlerini açtığın andan, tekrar uykuya daldığın ana kadar ve elbette ki sen uyurken de durmaksızın devam eden bu en vazgeçilmez eylemle ilişkin nasıl? Yogi Bhajan'ın şu sözünü de seninle ilham olması duasıyla paylaşmak istiyoruz: None can afford not to believe in breath. When you believe in breath you are alive, if you don't believe in breath you are dead. And the science of life is the science of breath and breath is what a person has to learn to carry him to uplift him and to make him a super human being. If you can breathe normally against abnormal environments and circumstances, you can feel the pleasure and happiness and joy of life. ...The science of breath is the science of life. Science of life is union between the finite consciousness and infinity because that it is all about. 26 May 1976 - Dental School Course Kimse nefese inanmamayı göze alamaz. Nefese inandığında canlısın, inanmadığında ise ölü. Hayatın bilimi, aynı zamanda nefesin de bilimidir. İnsan nefesi, kendini taşımak, bulunduğu yerden kaldırmak ve yükseltmek, süper bir insan haline getirmek için öğrenmek zorundadır. Olağanın dışındaki durumlarda ve ortamlarda normal nefes alıp verebiliyorsanız hayatın tadını ve neşesini hissedebilirsiniz. ... Hayatın bilimi, nefesin de bilimidir. Hayatın bilimi, fani bilinçle, sonsuzluğun birliğidir. Çünkü her şey bundan ibarettir. 26 Mayıs 1976 Nefes çalışmasını yaparken ya da meditasyonda zihnin bomboş olması gerektiği ve düşüncelerin akışının durdurulamadığı gerekçesiyle pek çok insan pratik yapmaktan vazgeçiyor.
Bu tamamen bir yanlış anlama. Zihin, bir göz kırpışında binlerce düşünce üretir. Meditasyona oturduğumuzda ya da nefes çalışmalarında bu düşüncelerin farkına varırız. Mantraları kullanmamızın nedeni de zihnin bu hareketli atmosferinde odaklanmayı sağlamaktır. Dikkat dağılmalarının yaşanması, düşünce akını gayet doğaldır. Bunun farkına varıp nefesine ya da odak noktana (iki kaşının arası vs.) bilinçli bir şekilde geri dön. Bu esnada kendini rahatsız da hissedebilirsin. Meditasyon ve nefes çalışmaları bir temizlik sürecidir. İçsel bir duş gibi düşünebilirsin. Dolayısıyla uygulama esnasında taşıdığın pek çok duygusal yük su üzerine çıkabilir. Bu hem çok normal hem de istenilen bir hareketlenmedir. Deneyiminin çalışmakta olduğunun işaretidir. Her seferinde oturup neşelenmeyi bekleme. Aslına bakarsan mümkün mertebe bir şey beklemeden oturmaya çalış. Kendinle bağ kurmaya oturduğunu bilerek yüzeye çıkan duygu her neyse onu olduğu gibi seyret. Düşünceler geldiğinde bedeninde oluşan tepkiyi gözlemle. Herhangi bir eyleme geçmek zorunda değilsin. Duygulardan ya da bedensel olarak deneyimlediğin hislerden zorlanırsan kendine dokunup ‘Bunu hissetmek güvenli. Ben yanındayken her şeyi hissedebilirsin, güvendesin’ diyebilirsin. Bir başka alternatif de basitçe kendine ‘Nefes al ve nefes ver’ diyerek komut vermek ya da nefes alırken ‘Sat’ nefes verirken ise ‘Naam’ mantrasını tekrar ederek zihni mantraya yönlendirmek olabilir. Tıpkı bir nehir gibi akmalarına ya da rüzgarda uçuşan balonlar gibi uçup gitmelerine izin ver. Negatif ya da duygusal bir hal alabilirsin. Bu da çok doğal. Ona da izin ver. Gelen her neyse deneyimle ve akmasına izin ver. Zamanla ne kadar hafiflediğini ve bazı şeylerin artık seni hiç rahatsız etmediğini göreceksin. EN BÜYÜK ÖNCELİK: SABIR VE ŞEFKAT Nefesinin değişmesi, fark etmeni sağlayacak. Kendini, zihnini, bedenini, hayata bakış açını ve fark etme ihtiyacında olduğun daha birçok şeyi. Yoğunlaşan neyse onun farkına varacaksın. Sonra farkındalık, harekete geçmeye çağıracak seni. Kalbinden bir çağrı yükselmeye başlayacak. O çağrıyı duyduğunda, onu dinlemen gerekecek. Ve bir sorumluluğun olacak: Duyduğunu uygulamak sorumluluğu. Farkında olunca çünkü, değişim gelecek beraberinde. Dönüştürmek düşecek payına...korksan da, çekinsen de, üşensen de hatta. Her an hisset hissedebildiğin kadar. Gözlemle, her açıdan. Harekete geç. Ve kendi fark ettiğini dönüştürme konusunda kendi rehberliğine teslim ol. Hareketinin bir yansıması, yarattığı bir sonuç olacak. O zaman yeniden hisset, gözlemle, adım at ve yine teslim ol. Buraya dünyaya sinirlenmeye, tepkiselleşmeye değil; gerçek üzerine ustalaşmaya ve bunu her adımımıza uygulamaya geldik. Bilgilerimizi hayata geçirip bilgelik kazanmaya, gelişmeye, yükselmeye ve yükseltmeye geldik. Ondan sevgilim, Hassasiyetinin altını dünyaya göre kısma. Dünyanın da senin hassasiyetine göre şekillenmesini bekleme. Hassasiyetinin yuvası kalbin sonuna kadar açık kalsın. Yuvandan güç alarak farklı bir bakış açısı getir dünyaya. Şüphe duyarsan yapamazsın. Gücünü aldığın gerçeğin kaynağına bütünüyle güven ve adımını at. Geçmişin hikayelerinden yüksel. Her an yeniden hisset, gözlemle, adım at ve teslim ol. Sabırla ve şefkatle. Yani bunların hiçbirini yapmak istemeyen bir sen varsa içinde, ona da sarılarak. Yargısız, sorgusuz ve hep ileriye doğru. Tekrarla. Devam et. Bazen bir meditasyon esnasında sadece bir dakika dikkatini toplayabilirsin. Bunda hiçbir sorun yok. Zamanla dikkatini daha fazla toplayabildiğini ve bu sayede ruh, beden ve zihin ilişkisini geliştirdiğini göreceksin. Sadece devam et. Küçük bir çocuğa anlatır gibi. Adım adım. Gün be gün. Otururken omurganın mümkün olduğunca dik olmasına özen göster. Başka bir talimat yoksa rahat oturma pozu olarak da kullandığımız bağdaş pozisyonunda oturabilirsin. Dizlerinde sorun varsa yine omurgan dik olacak şekilde bir sandalyede ya da bir koltukta oturabilirsin. Otururken, çenenini hafif geriye alıp, kuyruk sokumu kemiğinden başının tepe noktasına kadar omurganın düz bir çizgi halinde uzandığından emin ol. Bu, çakraların hizalanmasına ve enerjinin omurga boyunca rahatça akmasına yardımcı olacak. Omuzların kulaklarından ayrı olması için omuzlarını bir daire yapacak şekilde çevirebilirsin. Çenenin ve yüzünün rahat olması da en az oturuş kadar önemli. Ayrıntılı bilgiyi bu videomuzdan alabilirsin: Kundalini Yoga’da her pratiğimize avuç içlerimizi kalbimizin önünde birleştirerek ‘Ong Namo Guru Dev Namo’ diyerek başlıyoruz.
Bu yolla, mantra sayesinde, kendi titreşimimizi, bu pratiği daha önce yapmış kişilerin yarattığı titreşime akord ediyoruz. Bu titreşime Kundalini Yoga’da Altın Zincir diyoruz. Ong Namo Guru Dev Namo, ‘İçimdeki ve evrendeki yüce, ilahi bilgeliğin önünde eğiliyorum, yüce bilgeliği selamlıyorum’ anlamına geliyor. ONG: İlahi Bilgelik, Yaratıcı Benlik (Kendini deneyimlemek ve her şeyi kendi içinde deneyimlemek için) NAMO: Önünde Eğiliyorum (Na- Ölüm, Ma-Yeniden Doğum- Eğilmek için ödünç kimliklere veda edip İlahi Bilgeliğe, Yaratıcı Benliğe yeniden doğmak) GURU: Karanlıktan Aydınlığa Taşıyan İçimdeki Öğretmen DEV: Meleksi, Kutsal, Işığa, Gerçeğe Ait, Büyük NAMO: Önünde Eğiliyorum Her pratiğimizde o gerçeklikle olan bağımıza sesleniyor, kendi özümüzün önünde, içimizdeki öğretmenin önünde eğiliyoruz. İçimizdeki öğretmene bağlanıp, gerçeğin kendisi olduğumuzu hatırladığımızda, kendi öykülerimizden, ilüzyonlarımızdan çıkıp, gelişme, büyüme, çözüme yönelme sürecimize odaklanmaya yöneliyoruz. Ardından ifade gücünün temsilcilerinden Guru Arjun tarafından Gurmukhi dilinde yazılmış ve hayatın her anında kullanabileceğimiz korunma mantrası ile evrensel bilgeliği, zamanın farklı noktalarını anarak selamlıyor ve bu bilgeliğin önünde eğildiğimizi söylüyoruz: AAD GURAY NAMEH - Evrensel Bilgelik’in önünde eğiliyorum JUGAAD GURAY NAMEH- Çağlar Boyunca Hüküm Süren Bilgelik’in önünde eğiliyorum SAT GURAY NAMEH- Gerçek Bilgelik’in önünde eğiliyorum SIREE GUROO DAYVAY NAMEH- Yüce, Gözle Görünmeyen Bilgelik’in önünde eğiliyorum Ve en sonunda pratiğimizi SAT NAM diyerek kapatıyoruz. Sat, Gerçek demektir. Nam ise Kimlik, İsim anlamına geliyor. Sat Nam dediğimizde sonsuz benliğimizle kendimizi tanımlarız. Sat Nam dediğimizde aslında şöyle bir şey söylemiş ve pratiğimizi şöyle bir beyanatla kapamış oluyoruz: Ben kadın, erkek, kardeş, anne, eş, doktor, mühendis, sevgili, sanatçı, evlat vs... kimliklerimden ziyade, Gerçeğin kendisiyim. Şimdi, en başından beri, bundan sonra ve sonsuza dek Gerçek benim kimliğimdir. Kundalini Yoga pratiğinin en vazgeçilmez unsuru müzik ve ses.
Seslerin gücü ve taşıdıkları anlamı kullanan bu bilgelikten Kundalini Yoga’da bolca faydalanıyoruz. Buna Mantra Yoga ya da Naad Yoga da deniliyor. Kundalini Yoga’da kullandığımız mantralar genellikle Gurmukhi dilinde bazen de Sanskritçe. Man, zihin, trang ise dalga, yansıtma anlamına geliyor. Mantra, enerjinin bir formu olarak seslerin, insan zihni, beynin kimyası, çakralar ve insan psişesi üzerinde yeniden yapılandırma, güçlendirme ve değişen titreşime göre tahmin edilebilir belirgin etkilerde bulunma özelliğine sahip olduğu bilgisine dayanan bir teknoloji. Gücü, yarattığı titreşimde saklı. Evrendeki her şeyin titreşimden ibaret olduğu düşünüldüğünde mantralar bu titreşimi dönüştürme konusunda simyacılar gibi davranıyor. Ritmik şekilde tekrar edildiklerinde ve anlamları ile bilinci değiştirip, yükseltebiliyor. Kundalini Yoga’da nefes çalışmalarının ve meditasyonların zamanlamaları bir anlam taşıyor.
3 dakika meditasyon yaptığında, elektromanyetik alanın, dolaşım sistemin ve kanının kimyası etkileniyor. 11 dakikada, hipofiz bezi ve sinirler öğrenmeye, dönüşmeye başlıyor. 22 dakikada, negatif, pozitif ve nötr zihinler birlikte hareket etmeye başlıyor ve dolayısıyla zihinsel süreçlerimizin işleyişi değişiyor. 31 dakikada, salgı bezleri, nefes ve konsantrasyon tüm hücreler ve bedenin ritimleri üzerinde etki sağlıyor. Zihin ve aura bütünüyle etkileniyor ve elementler dengeleniyor. 62 dakikada beyindeki gri madde değişiyor. Bilinçaltındaki ‘gölge zihin’ ve dış yansımaları bütünleşiyor. 2 buçuk saat meditasyon yaptığımızda psişe, çevredeki manyetik alanla bağlantılı olarak değişiyor. Böylece bilinçaltı zihin, kendisini çevreleyen evrensel zihin tarafından bu değişimi sindirebilmesi için tutuluyor. (*KRI International teacher Training Manual, 3ho) Meditasyona ya da nefes çalışmalarına yeni başlıyorsan, 3 dakika ile yola çıkman; zamanla süreleri uzatman pratiğe uyum sağlaman açısından faydalı olacaktır. Bu çalışmayı 3 dakika ile başlatıp, belli bir süre sonra kendini hazır hissetiğinde 11 d dakikaya uzatabilirsin. Bir şeyi 40 kere söylersen olurmuş çünkü... :)
Peki bunun bilimsel bir açıklaması da olabileceğini söylesek? Şöyle ki: Herhangi bir eylemi üst üste yapmaya başladıkça bedenin kimyası değişiyor. Kalp her attığında kemik iliklerinde 1 milyon kadar alyuvar yani kırmızı kan hücresi üretiyor. Bu alyuvarların içinde demir bulunuyor. Demir, hafızası olan bir madde. Demir, tekrarlı davranışları kaydetme özelliğine sahip. Yani her kalp atışımız bize kim olduğumuzu hatırlatan bir bilgi aktarım sistemi gibi kısacası. Bir şeyi ‘İliklerime kadar hissettim’ diyoruz ya, işte bu nedenle. Nefes çalışması ya da meditasyon süresince kalbimiz her attığında, yeni bilgi, eski bilginin yerini alıyor. 40 gün boyunca bu tekrar edildiğinde eski bilgi yerini yeni bilgiye bırakıyor ve yeni alışkanlık oluşuyor. 40 gün geleneğine tüm dinlerde de rastlamak mümkün. 40 günlük pratik, bilinçaltında bizi sınırlayan düşünce kalıplarının ve duygusal kalıpların açığa çıkmasını sağlıyor. 90 günde o değiştirdiğimiz alışkanlığı derinlerde sindiriyoruz. 120 günde yeni alışkanlığımızla bütünleşiyoruz. 1000 günde ise o yeni alışkanlıkta ustalık kazanıyoruz. Kundalini Yoga’da bir meditasyonun etkilerini deneyimleyebilmek için o pratiği her gün tekrar ederek, 40 gün tekrar etmeni öneriyoruz. Farklı meditasyonları deneyimlemeyi istiyorsan, her sabah aynı meditasyonu uygulayıp akşam meditasyonunuzu değiştirerek pratik edebilirsin. ÖNEMLİ NOT: 40 günlük çalışmaya hangi süreyle başlıyorsan 40 gün boyunca o süreye sadık kalman önemli. Örneğin çalışmaya 3 dakika ile başladıysan 40 gün 3 dakika ile devam etmelisin. 40 günlük yolculuğunda bir gün 3 dakika uygulama yapıp, ertesi gün pratiğine 11 dakika ile devam etme. Kendini rahat hissedeceğin bir süre belirle ve istikrarlı bir şekilde o süreyle ilerle. Tıkalı bir hortum düşün mesela.
Hortumu senelerce hiç kullanmamışsın fakat bahçeni sulamak istiyorsun. Hortumu çeşmeye taktın (yogik ve spiritüel bir pratiğe girdin ya da bilinçdışından bireysel bir adım attın ya da tamamen kendiliğinden oldu, hepsi olabiliyor) tazyikli suyu açtın. Ne olur? Tıkalı hortumun içindeki parçacıklar önce dışarıya çıkmak ister değil mi? Kundalini yükselişinde, uyanışında da bu olur işte. Bedenen, ruhen ve zihnen seni tıkayan parçacıklar, anılar, travmalar, artık sana hizmet etmeyen kararlar, beden ağrıları gibi pek çok yan etki deneyimlenebilir. Yogi Bhajan tarafından öğretilen Kundalini Yoga’nın güvenli olmasının nedeni de tam olarak buna dayanıyor. Kundalini Yoga’da, Kundalini enerjisinin taç çakraya ulaşması ve tüm çakralara dengeli şekilde dokunması kadar yeniden kök çakraya doğru inerek spiritüel deneyimin, hayat deneyimine dönüştürülmesine de pratiklerimizin tümünde özen gösteriyoruz. Yogi Bhajan, yogayı ilişki kurmak, Kundalini Yoga’yı da, bireysel olarak taşıdığımız bilinç ile Sonsuz Bilincin yani ana kaynağın birliğini, birleşmesini, ilişki kurmasını sağlayan bir ‘farkındalık’ teknolojisi olarak anlatıyor. Dolayısıyla hortumu, bir üstadın bilgeliğinde ve teknik bilgisi ışığında sonsuzluğa bağlıyoruz ve uyguladığımız her kriyada, meditasyonda, nefes çalışmasında kundalini enerjisinin dengeli ve sağlıklı şekilde yükselmesini ve bu yolla farkındalığımızın artmasını sağlıyoruz. Yogi Bhajan tarafından öğretildiği şekilde uygulanan Kundalini Yoga’nın tek tehlikesi senin kendi gerçekliğinle karşılaşman oluyor yani. Bu da tehlikeden ziyade bir yolu yürümek gibi... |
ZİYARETÇİYE NOTBu sayfada, Kundalini Yoga ve Meditasyon pratiği ile ilgili sıkça aldığımız sorulara verdiğimiz yanıtları bulabilirsin. ArşivlerKategoriler |