Taştan kuşlar yaptım,
Kanatlarına özden mühürler kondurduğum kuşlar. Salıverdim onları gökyüzüne Parmaklarımdan süzülüp bir gökkuşağının ardı sıra uçtular. Ağaca dudaklarımı değdirdim, ağaçlara alnımı Kalbimde çam kokusu Göğü sığdırdım içime ve dışına çıktım hücrelerimin, ben’lerimin Kat kat… Kaçıp bir dönme dolap gibi başımı döndüren zihnimden Koşuverdim içime Söylesene kaç çekmece var zihnimde? Hangisi, hangi ben’imde? Ağlıyor gözlerim bazen benden habersiz Ağlamak gülmelere karışıyor, bazen de gülmek ağlamaya Hüzne methiyeler düzüyor içimdeki melankolik Ve neşeyi çoğaltmaya kararlı gerçeğim Ah benim canım ikiliğim. Karnı suyla yarılmış dağlar, vadiler var içimde Yıldızları saklıyorum ruhumun ceplerinde Gün doğumunu tutuyorum başımın üstünde Taşlar bile ufalanıyor, ufalıyor Benim bulutlarım yerli yerinde. Çiçek ekiyorum kalbime biri gülümsediğinde Çocukluğum minik elleriyle sallanıyor ağaca tutunan tahta bir salıncakta Nehir bağırıyor şarkısını, sesi buz, elleri dev ve bilge Özüm gürül gürül akıyor dört bir yönüme Kaç tahta köprü kurdum geçmişten şimdiye? Sallanıyorum üzerinde ey hayat Rüzgarınla yaratıyorum aydınlığımı Kulağıma fısıldıyorsun: Korkma, adımını at Her adım yeni Her adım ileri. Geçmişin ellerinde sızlıyor yara izlerim İzlere umutla dokunuyorum, izlere şükürle Korkumu yeryüzüne davet ediyorum Ağlarla korku çekiyorum denizlerimden Çekinerek bakıyorum gözlerine Korku, köpükten yapılmış bir sahne dekoru gibi duruyor ışığın önünde Dev. Yıldızlarımı kapatıyor karanlık elleriyle. Biliyorum, geçtiğimde yanı başına, sarabildiğimde şöyle ışığımla Eğilip öpücük konduruyor kalbimin tam ortasına. Öfke yanıcıymış, bildim Korkumun gözlerinden zıt kutuplar çıkıyor Çarptıkça birbirine onlar bir yangındır başlıyor Yok olmayı düşünüyorum, ne dersin? Kimselere uzatamıyorum bazen içimin ellerini Alnımı dayıyorum Varlığına Önünde tüm zamanlarımla eğiliyorum Öpüyorum kalbini kalbimle Şükran basıyorum damarlarıma Şükrana batmak ve yok olmak istiyorum Bir olmak istiyorum, diğer benlerden uzak bir hiç En yükseğe ben sandıklarımdan uzaklaştığım zaman uçuyorum Kanatlarımdaki o tatlı rüzgarı gördün mü? Tüm zamanlarımı aydınlatıyorum şimdi denen sonsuzlukta Atalarımın göçten kalma topraksızlığını, Nesiller boyu taşınan suçluluk ve utanç duygusunun içinden geçiyorum Korkudan bazen ölüverecek gibi oluyorum Devam etmeye cesaret deniyor, biliyorum. Parmaklarımdan kartalların çıktığını görüyorum bazen içimin gözleriyle, Işıklar halkalar halinde dönüyor, Altın, yeşil, mor ve pembe halkalar alnımın tam ortasında dans ediyor Ayaklarımın altında baharın tüm çiçekleri Zaman esniyor ve genişliyor suya düşen damla gibi Havada kalıyorum Toprak ve hava ve geri kalan her ne varsa bedenime karışıyor Hücrelerimde başlıyor bir dans Bedenimin dünyayla bir ağızdan söylediği o duyulmayan melodiyle havalanıyorum Söz içimde tekrarlanıyor Eğiliyorum ruhumun rehberliğine Eğiliyorum ruhumun rehberliğine. İstanbul, Temmuz 2017. https://soundcloud.com/astral-flowers-music/pachamama
0 Comments
|
Yazar'Benim gibi kendisini azıcık da olsa garip hisseden birileri varsa bu satırları okuyan bilmeli ki: Ben, Ben'im, Biz, Bir'iz ve hayatın tek anlamı Ol'duğum(uz) gibi Ol'abilmek. Arşivler
Mayıs 2020
Kategoriler |