Neden bu kadar zorlanıyorum?’ diye sormuştum bir gün Sat Hari'ye... Yine derinden bir sarsıntı çıkmıştı yüzeye doğru. (Ah sevgili biliyor musun? İyi ki çıkıyor o sarsıntılar, iyi ki 🙏🏻♥️ Yoksa yeniye yer nasıl açılacak?) . ‘Deneyimi yaşamayanın kime ne yardımı olur? En iyi şifaladığını şifalamayı öğretir bir öğretmen’ demişti. ‘Öyle bir zaman gelecek ki, yolda tanımadığın insanlar seni kolundan tutup, sana soru soracak’ diye eklemişti. . Öyle de oluyor... Bazen yolda biri çeviriyor, bazen takside, metroda, metrobüste, bazen de alışveriş yaparken anlatırken buluyorum kendimi. Ben özel olduğum için falan olmuyor bu, yaralarımı açtığım için daha çok, göstermeyi ya da saklamayı düşünmeden yaralarıma bakmayı ve onlara pansuman yapmayı sabırla kabul ettiğim için, öyle sanıyorum... . Dün ‘Sen kim olurdun?’ diye sorunca kalbim bana karşıma Yogi Bhajan’ın bu sözü çıktı. Paylaşıyorum... Hatırlamak güzel çünkü. ... Kova Çağı önümüzde uzanıyor. İnsanlar boşluk hissiyle, cinnetle ve acıyla uğraşacak. Nereye gidebileceklerini bulmak için kendilerini duvarlara vurmak isteyecek. Size gelecekler. Tüm cinnetleriyle hem de. Onların acısını almak yerine, yargılayarak karşılarında oturacak olursanız siz yanlış insansınız. Bu yüzden, bu disiplinden alabildiğine yoksun dünyada size nasıl disiplinli kalacağınızı öğretmek istedik. Nasıl büyüyeceğinizi, nasıl parlayacağınızı... Nasıl hizmet edip, nasıl ‘ol’abileceğinizi. Bizler, öncelikle kendimizi tanımlıyoruz: Biz, biziz. İkinci olarak sözlerimiz öyle bir nitelik taşımalı ki; her yangını söndürmeli, kişinin çaresizliğini, depresyonunu dindirmeli. Üçüncüsü, ruhu yükseltecek ve kişiye hizmet edecek, zarafetle duracak güce sahip olmalıyız. Ve son olarak da saflığımızı koruyarak ayaklarımızın üzerinde durmalıyız.
0 Comments
|
Nur Taran
|