Yogi Bhajan’ın derslerinden alınmıştır. 5 Şubat 1991, Los Angeles, California Hayatta üçüncü çakra ‘evet’ ya da ‘hayır’ demeye yarar. Yüksek ve düşük hisler üçüncü çakrada dengelenir. Üçüncü çakra, saf enerji noktasıdır. Üçüncü çakrayı nasıl dengeleyeceğinizi bilmiyorsanız istediğiniz kadar rütbeye, bilgiye, paraya, güzelliğe sahip olun yine de mutsuz olacaksınız. Çünkü bunun hissettiğinizle, bildiğinizle ya da yapabileceklerinizle değil, nasıl dengeleyeceğinizle ilgisi var. Dengeleyemiyorsanız yaşayamazsınız da. Şimdi kendi kendinize ‘Dengeleyebilirim’ diye düşünüyorsunuz. Doğru değil. İnsan beyni şöyle çalışır: Duyduğunuz anda dengelemelisiniz. Söylediğiniz anda dengelemelisiniz. Daha sonra yapamazsınız. Bedenin kapasitesinin dengelemesi gerekir. İç kulakta üç kemik vardır. İki kemik ve her iki tarafta da birer çekiç vardır. Benim söylediğimi duymuyorsunuz. Bedenimizdeki sinir sisteminin anlama merkezi karın noktası tarafından yönetilir. Yani gözleriniz, kulaklarınız, diliniz ve boğazınızın yönetimi karın noktanızdan gerçekleşir. Karın noktasının atışı, karın noktasının biraz üzerindeyse ishal anlamına gelir. Biraz altında ise kabız. Solda ise gazınız var demektir. Sağda ise midenizde gaz var demektir. Bunların tümü bir milimetrelik kaymalarla olur. Karın noktanız bir milimetre kaymışsa tüm sindirim sisteminiz, hisleriniz, siz siz olmaktan çıkarsınız. Sonra doktora gidersiniz ve ilaç alırsınız. İlaç ne yapar? Belirtileri baskılar, sinir sistemini sakinleştirir. Ama sorun olduğu yerde kalır. Bazen kolun ağrır, bazense omzun. Baş ağrılarının yüzde 80’i karın noktasından kaynaklanır. Kendinizi yorgun hissettiğiniz zamanların yüzde 90’ı karın noktası ile ilgilidir. Tüm sinir sisteminizin yönetimi karın noktasındandır. ‘Ne dedin?’ ‘Beni duydun.’ ‘Evet, ama anlamadım.’ Karındaki dengesizlik. Duyuyorsun ama duymuyorsun. O neydi? Görüyorsun ama görmüyorsun. Buradaki trajedi üçüncü çakrayı otomotik olarak dengelemeyi bilmiyorsan bunu daha sonra da yapamayacak olmandır. Oyun orada biter. İşin trajik tarafı budur. Kundalini’yi uyandırmak. Kundalini’yi uyandırmak, basıncın 100 boyutunun da sizin tarafınızdan otomatik olarak dengelenmesi anlamına gelir. Bunun üzerine ciddi bir dengelenme oluşur. Hayatın keyfini çıkarmaya başlarsınız. Sezgiselsinizdir. Bilirsiniz. Üçüncü çakra bir saat gibi değildir. Yani üçüncü çakrayı yukarıya doğru kıvırırsanız ve zembereğini yüklerseniz hayatın tadını çıkarırsınız gibi bir durum söz konusu değil. İşler böyle yürümüyor. Üçüncü çakra çalıştırılmalı, başlatılmalı ve otomatik olmalıdır. Bunun faydası nedir? Bunun faydası bir kez dengelendi mi bir daha dayak yemeyecek olmanızdır. Tanrı kimseye öfkelenmiyor. Tanrı kimseden öç almıyor. Tanrı kimseyi reddetmiyor. Bir diğeri reddeden kişinin Tanrı ile bir ilgisi olamaz. Reddetmek Tanrı’dan değildir. Fakat tüm bunu kabul edecek cesaret nerede? İşte bu cesaret üçüncü merkezdedir. Tamamen benzersiz, kusursuz olabiliriz. Varlığımız işe yarayabilir. Üçüncü merkezimiz bizim için çalışıyorsa, hiçbir hazırlık ya da yük olmaksızın güzel olabiliriz. Hayattan keyif almak için yaptığınız bir şey var mı? Çünkü hiçbirinizin dengeli bir gözlemi olduğunu söyleyemem. Önce gözlemleyip, ardından düşünüp sonra da dengeleyemezsiniz. Bal yiyorsunuz. Yer yemez tadını alıyorsunuz. Acı yiyorsunuz. Yer yemez tadını alıyorsunuz. Hayat da böyle. Hayatın tadını da hemen alıyorsunuz. Bu iş beyinde mi bitiyor? Hayır. Kalçalarda mı? Hayır. Deride ve hislerde mi? Hayır. Denge üçüncü merkezde gözlemleniyor. Beyin yalnızca büyüteç görevi görüyor.
0 Comments
|
Nur Taran
|