HAYATIN ANLAMI ÜZERİNE Bu mesajı okuyan sevgili dostum, Sen de sorguluyor musun hayatın anlamını? Hani ne bileyim işe ya da okula giderken hafta içi her gün örneğin. Cuma günlerine aşk duyarak yaşadığın haftalar dizisinde hayatını koşarak ve cömertçe çalıştığın işe hediye ettiğinde. Sıkışık otobüslerde ya da arabanın koltuğunda trafiğin akmasını beklerken? O bitmeyen ‘yapılacaklar listesi’nin başında dururken? Sabahları uykunun en tatlı yerinde telefonunun alarmı çılgınca çaldığında yataktan kalkmak için kendini ikna etmeye çalıştığında? Facebook hesabını açarken ‘Acaba bugün ne tür garipliklerle yüzleşeceğim?’ diye sorduğunda usulca kendi kendine? Katledilen, iftiraya uğrayan, adaletsizliğe maruz kalan insanlarla, karanlığını tüm gücüyle yüzüne püskürten insanlarla aynı dünyada yaşadığını her an hissettiğin bir ülkede yaşarken... İçinde bir bıkkınlık var mı hayata dair? Günlük yaşadığın bu topluca yuvarlanma halinin nereye varacağını düşünüyor musun? Yani merak ediyorum: Burada ne yaptığını sen de sorguluyor musun? Son üç yıldır toplu(m)ca enteresan bir dönüşüm sürecindeyiz. Cenneti kısa süreliğine yaşadıktan sonra derin bir dehlizin içine daldık anlamamıza fırsat bile kalmadan. Bunu sosyal medya sayesinde de hep birlikte yaşadık üstelik. Önce sokakta karşılaştık kendi yansımalarımızla ardından da sosyal medyada. Kolektif düzeyde en derinde yatan korkularımızla yüzleştik. Bu yüzleşme süreci kazının her gün daha da derinleşmesi ile devam ediyor. İşler son günlerde giderek hızlandı ve sertleşti. Önümüzdeki dönem için öngörüler deneyimin daha da yoğunlaşacağı yönünde. Peki tüm bunlar akıp giderken hayatın arka planında ‘Benim burada ne işim var?!’ diye bağırasın geliyor mu? Öğretilmiş çaresizlikler deryasında balık olmanın nedenini sorguluyor musun? SORGULUYORUM Ben sorguluyorum. Hem de her sabah yatağımda gözlerimi açtığım anda. Artık kabul ettim ki her sabah farklı bir insan olarak uyanıyorum. Yani yine aynı Nur’um tabii ki. Yüzüm, ellerim, bedenim minik farklılıklar haricinde aynı. Hayatta kendime iş bellediğim şeyler bir yandan akıp gidiyor. Ama içim... İçim her gün farklı bir şarkı söylüyor. İçim her gün farklı notalarla yükseltiyor sesini. Bazen isteksiz, bazen çok istekli, bazen huysuz, bazen çok neşeli bir Nur buluyorum kalbimin oralarda bir yerlerde. Ve soruyorum kendime: Bugün kim olmayı tercih ediyorsun? Bugün ne yapmak istiyorsun? Bugün hayatına nasıl bir anlam vermek istiyorsun? İsteklerim doğrultusunda kendimi hayata hizalıyorum. Her gün bu sorgu yeniden ve yeniden tekrarlanıyor. Anlayacağınız içimdeki türlü Nur’lar arasında özgür irade ve demokrasi tam gaz çalışıyor :))) İtiraf etmeliyim ki kısa ömrümün büyük bir kısmında hayatın anlamının ne olduğunu düşündüm. Kurumsal ömrümü yaşarken (artık farklı yerlerde farklı ömürler yaşamışım gibi geldiğinden böyle ifade ediyorum hayat evrelerimi) her akşam Zincirlikuyu mezarlığının giriş kapısındaki ‘Her canlı ölümü tadacaktır’ yazısının önünde o sıkışık trafikte beklerken özellikle ‘Madem her şey bitecek bir gün, o zaman bu çaba niye?’ diye kendime defaen sordum. Spiritüel yolculuğa çıkmama vesile olan ‘Ben kimim?’ sorusuna eşlik eden en temel sorularımdandı ‘Hayatın anlamı nedir?’ HAYATIN HİÇBİR ANLAMI YOK Az gittim, uz gittim, dere tepe düz gittim ve bu sorumu son yıllarda şöyle yanıtlamaya başladım: Hayatın hiçbir anlamı yok. :) Yok nihilist falan değilim :) Kendime göre gerçekçiyim. Bana göre hayata dair mevcut tanımlamalara sığdırabileceğimiz salt ve genel geçer bir anlamdan söz etmek mümkün değil. Hayat dediğimiz şey, insanlığın uydurduğu zaman kavramı ile ölçülen bir geçiş süreci yalnızca. Hayat dediğimiz şey yine bizim uydurduğumuz bir tanım gibi geliyor ayrıca. Çünkü tek bir hayat içinde onlarca, yüzlerce, binlerce ömrü, evreyi, kimliği, yaklaşımı deneyimliyoruz. Şunu kabul ettim: Hepimiz aynı yerde yaşıyor gibi görünsek de aslında hepimiz kendi gezegenimizde yaşıyoruz. Kendi gezegenimizin atmosferinden hayatı gözlüyor ve yine kendi gezegenimizin kurallarıyla, öğrenmişlikleriyle hem de günlük olarak yorumluyoruz deneyimlerimizi, bize söylenenleri, okuduklarımızı, gördüklerimizi. Bunu minik bir deneyle kanıtlayabilirim size. Birkaç arkadaşınızla bir parka gidin örneğin ve gördüklerinizi sıralayın birbirinize. Bir süre sonra ne kadar farklı detaylara dikkat ettiğinize siz de şaşıracaksınız. Ya da derinlikli bir konuşmayı dinleyin hep birlikte. İki kişinin bile birbirinden farklı noktalara dikkat ettiğini göreceksiniz. Hayat bizim onu gördüğümüz gibiyse hayata anlam kazandırabilecek olan tek şey de bizim tercihlerimizdir. Bir Afrika atasözü vardır ‘Müzik değişince dans da değişir’ der. Buradan hareketle şunu söyleyebilirim ben de: Tercihlerimi değiştirdiğimde hayatım da değişir. Bir şeyi yapmak ya da biri olmayı tercih etmek konusunda uyguladığımız değişim, hayatı algılama ve anlamlandırma biçimimizi de dönüştürür. Hayatın tek anlamı her sabah uyandığımızda kim olmaya karar verirsek o yönde yeniden şekillenir. Sevgili Senem, geçtiğimiz günlerde yaptığımız bir Skype görüşmesinde yine enteresan bir davetle karşıladı beni: ‘Kişisel Manifesto’nu yazmak’... Ben daveti duyar duymaz da Skype görüşmesi kesildi. Nasıl korktuysam kim olduğumu kendime ilan etmekten :)))) Bu çalışmanın cürreti beni biraz sarstı açıkçası. Tanımlardan uzak duran bir insan olarak kendimi ‘Ben böyleyim, ben şöyleyim’ diye tanımlamaktan çekindim ilk başta. (Her şeyi sorgulamazsam çatlarım çünkü :D) Sonra hayatın anlamı üzerine düşündükten sonra hayata ne anlam verdiğimi yazmanın ne kadar faydalı olacağı konusunda ben de Senem’le aynı noktaya geldim. Ve oturdum kendime bir manifesto yazdım. Ben bu hayatta, ya da benim deyimimle kendi gezegenimde nasıl var olmak istiyorum? Ne yaparak, kim olarak hayatın neresinde durmak, hayata hangi pencereden bakmak istiyorum? Yazma süreci kendimde yine bir sürü noktayı keşfetmeme vesile oldu ve bu yüzden de bu çalışmayı sizinle paylaşmak istedim. Çünkü hayatın gerçekten de bir anlamı yok. Tüm bu olanların... Anlamlı olan tek şey bizim kim olmayı tercih ettiğimiz ve kendi gezegenimizi ne kadar kapsayıcı, ne kadar renkli tuttuğumuz. Anlamlı olan bu dünyadaki zamanımızı ne yaparak geçirmek istediğimize karar vermek... Tabi bu kendime notum. Sorgulama görevi yine size ait. Işık rehberimiz olsun. Sevgimle, https://soundcloud.com/breathelove/08-har-ji-krishan-liquid-mix (Kasım 2016, Güneşli Ev-İstanbul)
2 Yorumlar
Alpehan
9/11/2016 12:13:34 am
Seninle buradaki bazı konularda hemfikir olmamıza karşın hayat konusunda değiliz.
Yanıtla
Nur
9/11/2016 12:42:03 am
Aynı fikrin farklı yanlarında oluşumuz bile güzel canparem ❤️
Yanıtla
Yanıt Ver. |
Yazar'Benim gibi kendisini azıcık da olsa garip hisseden birileri varsa bu satırları okuyan bilmeli ki: Ben, Ben'im, Biz, Bir'iz ve hayatın tek anlamı Ol'duğum(uz) gibi Ol'abilmek. Arşivler
Mayıs 2020
Kategoriler |