‘Kendimi olduğum gibi, her yönümle, yargılamadan kabul edip, sevemedikçe bir başkasını sevebilmemin; kendime (üst benliğime) hizmet etmedikçe, başkalarına hizmet edebilmemin ve sevgide kalabilmemin imkânı yok.’ Anneannem küçükken bana şöyle demişti: Bizim dinimiz insandır, insana hizmet etmektir. Bir cümleyle başlayan, eksik anlaşılmış bir inanç kalıbının rüzgarıyla hayatımın büyük bir kısmını saçımı süpürge etmek olarak tabir edebileceğim şekilde ‘diğerini’ önemsemeyi, ‘elalemin hatrını kendimden üstün tutmayı’, ‘Ne verirsen elinle o gider seninle’ diyerek anneannemin benimle gurur duyacağını hayal etmeyi seçerek yaşadım. Sanki böyle yaparsam daha ‘iyi insan’ olacaktım. Böyle olursam ‘herkes beni sevecekti’. Böyle olduğumda ‘herkesin onayını ve takdirini’ kazanacaktım. Ne yalan söyleyeyim Teraziliğimden mi sanatçı ruhumdan mı bilmiyorum uçlarda dolaşmadan dengede kalmayı öğrenmeyi henüz başaramadım. Bu konuda sınırlarımı bilemediğim için işi depresyona ve hasta olmaya kadar götürerek ve kendimi, isteklerimi görmezden gelmek halinde yine uçlara doğru giderek abarttım elbette. Ardından da ‘hiç kimseyi görmek istemiyorum’ noktasına işleri taşıyarak bambaşka bir ucu deneyimledim. Diğer yandan aslında hizmet etmeyi seviyorum. Fakat şimdilerde hizmet ederken kendi üst benliğimin rehberliğinde, dengede kalarak, karşılık beklemeden, kalpten yapmak şartıyla ve kendime şefkat göstererek hizmet ettiğimden emin olmayı öğreniyorum. Çünkü bu yolda yürümeye başladığımdan beri ‘kazanmakta olduğum’ en önemli farkındalıklardan biri şu: ‘Kendimi olduğum gibi, her yönümle, yargılamadan kabul edip, sevmedikçe bir başkasını sevebilmemin; kendime (üst benliğime) hizmet etmedikçe, başkalarına hizmet edebilmemin ve sevgide kalabilmemin imkanı yok.’ Spiritüelliğin ucundan kıyısından tutmuş herkesin neredeyse her an duyduğu bir cümle var: ‘Kendini sevmelisin.’ Kendini sevmenin, bencillikle karıştığı birçok deneyimin içinden geçtim. Kendini sevmekte olduğunu zannederek kabalaşan ve tepkiselleşen kişileri izledim. Kendini sevmek adına kendini koruma altına alan, kendini sevmeyi başkalarını sevmemek ve kalbini kapatmak zannedenleri gördüm. Bu arada öte yandan biliyorum ki gözümün değdiği herkes benim yansımam. Bu yüzden bu deneyimlerin içinden geçerken ben kendi karanlık yönlerimi de tanımış oldum. Ve melek olmadığımı yalnızca insan olduğumu (yavaş yavaş 😊) kabul etmeye başladım. Kabul etmeye başladıkça kendini sevmekten gelen neşe, coşku, ilham ve farkındalık kapılarının aralandığını, karanlıklarıma ışığın süzüldüğünü gördüm. Ve derinlere inmeye başladım. Kendimi sevmek ne demektir? Kalbimde kendime nasıl yer açarım? Şimdiye dek anlayabildiklerimi (ya da anladığımı sandıklarımı 😊) sizinle adım adım paylaşmak istiyorum. - Kendimi sevmek, fiziksel, psikolojik, spiritüel, zihinsel olarak kendimi destekleyen adımlar atmak ve adımlarımdan dolayı kendimi takdir etmekten geçiyor. - Kendimin yanında olmaktan vazgeçmemekten ve öncelikle bana ve sonra da bütüne ‘iyi’ gelen kararlar vermekten, bu kararları verirken egoyu değil kalbi dinlediğimden emin olmaktan. - Zayıflıklarımı, karanlık yönlerimi yakından inceleyip dönüştürmek için kendi ellerimi tutmaktan. - Suçluluk, utanç, öteleme, ötekileştirme, susturma, bastırma olmadan o karanlık sularda yürümekten. - Kendime başkalarına gösterebildiğim şefkati, affediciliği gösterebilmekten, durma ve yavaşlama iznini kendime verebilmekten. Peki bunlar için kendime yazdığım reçete nedir? 1-Hislerinin, Bedeninin, Zihninin ve Kalbinin Farkında Ol. Her sabah yatakta gözlerimi açtığımda ilk yaptığım şey kendime ‘Bugün kendini nasıl hissediyorsun?’ diye sormak. Hislerimi yargılamadan izlemenin ve ihtiyacıma göre bir sabah rutini oluşturmanın bana çok faydalı olduğunu gördüm zaman içinde. Dişlerimi ve dilimi fırçalamak, ardından sıcak bir su alıp elime ya yazı masama oturup serbest bir şekilde, yazı bittiğinde çöpe atacağım birkaç sayfaya ‘Bugün kendini nasıl hissediyorsun?’ yazarak zihnimin yanıtlarını dinlemek ya da mata oturup meditasyon yapmak, bunları istemiyorsa içim yürüyüşe çıkmak bana iyi gelen çözümler oldu. Bedenimi, zihnimi gün içerisinde izlemek ve ihtiyaçlarının farkında olmaya gayret etmek, bir deneyimin içinden geçerken öncelikle kendi duygularımı incelemeye almak, direnç anında, olumsuz diye tabir edilebilecek duygularımın içinden geçerken içimdeki tüm sesleri tek tek dinlemek ve kendimi iyileştirme yöntemlerimi yeniden uygulamak bu başlık altında dikkat etmeye çalıştığım unsurlar. 2-Beslenmene Dikkat Et. Kendi kendime iyi davranma yöntemlerimden biri de bedenimin ihtiyacı olan besinleri tüketmek. Neden yediğimin, nasıl yediğimin ve ne yediğimin bilincinde olmak. Eğer duygusal olarak çalkantı yaşıyorsam ve kendime bile itiraf edemeyecek durumdaysam hızlı ve bana pek de yaramayan yiyeceklere yönelebildiğimi gözlemledim örneğin. Canım çekiyor zannediyorum ama aslında amacım farklı 😊 Ezber yaşamaktansa anda kalıp ne yaptığıma odaklanarak yaşamayı bilinçli olarak başarabildiğimde nasıl beslendiğimin de daha fazla farkına varabiliyorum. O zaman yine kendimin yanında olarak yaşamakta olduğum sıkışıklığı yoga, dans, yazmak, üretmek ya da yürümek gibi aktivitelerle dönüştürmeye yöneliyorum. Bunu yaparken yediklerimden suçluluk ya da utanç duymaya değil, kendimi baskı altına almadan, kendime diktatörlük etmeden, neyi neden yaptığımı anlamaya çalışıyorum. Belirli dönemlerde beden için detokslar uygulamak, bedene hangi yiyeceklerin iyi geldiğini anlamak açısından faydalı. Eğer bunları uygulamakta zorlanıyorsanız temel alerjen içerikli glüten, paketli malzemeler, hazır yiyecekler, asitli içeceklerden kısmen uzak durmanız bedeninizi daha fazla hissetmenize yardımcı olabilir. Bol su her derde deva. Bunu yazmadan geçemem. 😊 3-Sınırlarını incele. Sınırlarımın farkında olmak ve sınırlarıma saygı göstermek. Bunu ‘Sınırlarımız, sınırlarımızdır ve asla yer değiştiremez!’ anlamında söylemiyorum. Tam tersi hayat her daim akışkan ve her şey ancak esnek olursa özgürleşebiliriz. Fakat bir deneyimin içerisindeyken neye, neden ‘evet’ dediğimi (onaylanmak, sevilmek, kabul edilmek kaygısıyla mı?) ve neden hayır dediğimi (kendimi mi engelliyorum, korkum mu buna sebep oluyor) bilmek çok önemli. Doğru ya da yanlış yok, her türlü öğrenme var ama neyi, neden yaptığımı bilebilirsem kendimi tanımak, sevmek ve yükseltmek yolunda bir adım daha atmış olurum. Başkalarının benden istediği şeyleri ancak kalpten verebileceksem, kendimle hizalı kalabileceksem, merkezimden, hayattaki değerlerimle ve inandıklarımla uyumluysa yapmak aksi halde HAYIR demeyi başarmak buradaki püf nokta. 4-Kendini Affet. Bazen farkında olmadan kendimize işkence ediyoruz. Hayatımızdan gitmesi gereken insanları hayatımızda tutarak, birinin gözümüzün içine bakıp yalan söylediğini bile bile hiçbir şey yokmuş gibi davranarak, sigara, alkol gibi bize zarar verdiğini bildiğimiz ama keyifle özdeşleştirdiğimiz için düzenli olarak aldığımız toksik maddelerle bedenimizi yorarak, kendi hislerimizi umursamayarak… Kendimize zarar verdiğimizi fark etmek kendimizi sevebilmenin en önemli basamaklarından biri. Bunun temelinde genel olarak kendimizi gerçekçi olsun ya da olmasın bir şeyden dolayı suçlamamız yatıyor. Belki anneniz ve babanız ayrıldı ve bu durumdan kendinizi suçlu buluyorsunuz ama farkında bile değilsiniz. Belki tacize uğradınız küçükken ve bundan dolayı kendinizi suçluyor ve farkında olmadan hayatınızı sabote ediyorsunuz. Belki sevgiliniz bir başkasına aşık oldu ve suçu kendinizde arıyorsunuz. Neden ne olursa olsun ‘size olumsuz gelen’ bir deneyim yaşadığınızda gözlerinizi kapatın ve kendinizle bağlantıya geçip sorun: Bunu neyi anlamak ve görmek için yaratmış olabilirim?’ Yanıt ne olursa olsun kendi ellerinizden tutun, kendinize sarılın ve yaranın şifalanmasına izin verin. 5-Maskelerini at gitsin. Ağlamaktan, ses çıkarmaktan, kendi gerçeğinizi ifade etmekten çekinmemek. Ağlamak istiyorsanız ağlayın, gülmek istiyorsanız gülün, birine gıcık olduysanız kendinize itiraf edin ve yansımalarına bakın. Hareketlerinizde dürüst olun. Maske takma ihtiyacı duymadığınız ölçüde kendinizi kabul etmiş oluyorsunuz. Maskelerinizi sıyırıp atın ve bırakın sizi maskesiz kabul edecek insanlar kalsın hayatınızda ya da bu insanlar gelsin hayatınıza. Ünlü şair Tarkan’ın da dediği gibi ‘Başkası olma kendin ol, böyle çok daha güzelsin!’ 😊 6-Kendine söz ver. Taylandlı Budist bir rahibi dinlemeye gitmiştim bir gün. Konuşurken şöyle sordu: Ağlayan bir çocuk görsen tokat mı atarsın yoksa ona sarılır mısın? Herkes kendinden emin ‘Sarılırım elbette!’ diye yanıt verdi. O zaman rahip sordu: Peki sıkıntıda olduğunda, için ağladığında kendine neden tokat atıyorsun? Soru bu… Sıkıştığında neden kendine tokat atıyorsun? Kendine sarılman için binlerce sebep varken üstelik. O zaman bugün kendine bir söz ver: Bulunduğum anda ve noktada kendimi her yönümle kabul ediyorum. Şartlar ne olursa olsun kendimin yanındayım. Yaşadığım her şey yükselmem için bir fırsat ve bu yolculukta kendi elimi bir an bile bırakmayacağım. Çünkü bu hayat benim hayatım. …Ve böylece kalbinde kendin için bir yer aç. Büyük, yumuşacık ve kucaklayıcı olsun. Sat nam. İstanbul, Mart 2018
1 Yorum
Gülden Yılmaz
5/4/2021 11:29:05 pm
Merhaba çok güzel ve faydali bir yazı olmuş.Emeğinize ve yaşamınıza saglik sevgiler...
Yanıtla
Yanıt Ver. |
Yazar'Benim gibi kendisini azıcık da olsa garip hisseden birileri varsa bu satırları okuyan bilmeli ki: Ben, Ben'im, Biz, Bir'iz ve hayatın tek anlamı Ol'duğum(uz) gibi Ol'abilmek. Arşivler
Mayıs 2020
Kategoriler |