Kendime Notlar Ozgun Blog
  • YUVAYA HOŞGELDİN
  • KIMIM BEN?
  • KUNDALİNİ YOGA VE MEDİTASYONLA RAHATLAMA REHBERİ
  • KUNDALİNİ YOGA VE MEDİTASYON HAKKINDA SSS
  • PODCASTLER
  • TÜRKÇE KRIYA ve MEDİTASYONLAR
  • KENDIME NOTLAR/BLOG
  • KUNDALINI YOGA/BLOG
  • REHBERLI MEDITASYON
  • DEVAM ETMEK
  • YOLUN SARKISI - VIDEOLU SIIR KITABI
  • MANTRALAR
  • KAVUŞMAK İÇİN İRTİBAT
  • BAZI ESKİ ÇALIŞMALAR
  • JAPJI/GURU NANAK
  • KOVA CAGI SADHANA MANTRALARI
  • KURTLARLA KOŞAN KADINLAR OKUMALARI
  • YUVAYA HOŞGELDİN
  • KIMIM BEN?
  • KUNDALİNİ YOGA VE MEDİTASYONLA RAHATLAMA REHBERİ
  • KUNDALİNİ YOGA VE MEDİTASYON HAKKINDA SSS
  • PODCASTLER
  • TÜRKÇE KRIYA ve MEDİTASYONLAR
  • KENDIME NOTLAR/BLOG
  • KUNDALINI YOGA/BLOG
  • REHBERLI MEDITASYON
  • DEVAM ETMEK
  • YOLUN SARKISI - VIDEOLU SIIR KITABI
  • MANTRALAR
  • KAVUŞMAK İÇİN İRTİBAT
  • BAZI ESKİ ÇALIŞMALAR
  • JAPJI/GURU NANAK
  • KOVA CAGI SADHANA MANTRALARI
  • KURTLARLA KOŞAN KADINLAR OKUMALARI

Korunma Altına Alınmış Kalpler Nasıl Açar Kapılarını?

10/4/2018

0 Comments

 
Resim
Kendime yakından baktıkça görüyorum ki kırılmaktan ve ihanete uğramaktan çok fazla korkuyorum. Birinin gelip kalbimi acıtması, bana hali hazırda taşıdığım yaralardan daha fazla yara vermesi ihtimali bile kendimi kapatmama neden oluyor. Peki buna sevgili kalbim ne diyor?
Bu son dönemin gündemlerinden biri de yine güven konusuyla paralel olarak sorguladığım, kalbin açık tutulması ya da koruma altına alınması mevzuu.
Kalbini açmakta ve kalbine birini kabul etmekte zorlanma halleri.
Bunu deneyimlemekle ve bunu yaşayan kişilerin hayatında olmakla ilgili pek çok farklı görüş dinliyorum ve okuyorum. Hem ben deneyimliyorum bu zorlanma halini hem de çevremde deneyimleyenleri gözlemliyorum. (Elbette böyle çünkü aynalarımla yaşıyorum.)
Bu yazıyı okuyan sevgili, senin de benim de hayatımızdan bir sürü ilişki geldi geçti.
Kimi kaldı, kimi gitti.
Zamanlı, zamansız. İsteyerek, istememize rağmen belki.
Annemiz, babamız, kardeşimiz, kuzenlerimiz, akrabalar, dostlar, sevgililer, gitmeyecek sandıklarımız, sonsuza dek güvenebileceğimizi düşündüklerimiz ve her türlü zorluğu aşarak hayatımızda kalanlar, düş kırıklıkları, beklentiler ve alınan ego kararları.
Bu arada incindiğimiz gibi, muhtemelen incittik de. Yogi Bhajan’ın dediği gibi ‘Mükemmel şekilde kusurluyuz’ zira.
Fakat görüyorum ki bazı insanlar bu incinme ve incitme hallerini kolaylıkla geride bırakırken bazıları ise kendisini korumak için bu tarz incinmelerden sonra ciddi kararlar alıp kalbinin çevresine duvarlar örüyor.
Huffington Post Marry Pritchard’ın makalesini okurken, Pritchard’ın bu konuda 3 ayrı yaklaşım tanımlaması yaptığını gördüm ve öncelikle seninle bunu paylaşmak istedim.
Sence ilişkilerinde hangi yaklaşım sana daha uygun?
  1. İnsanlarla yakınlaşma ve onlara güvenme konusunda hiçbir sorun yaşamıyorum. Terk edilme korkusu hissetmiyorum ya da birinin bana çok yakın olması beni endişelendirmiyor.
  2. İnsanlarla yakınlaşmak beni tedirgin ediyor. Onlara tamamen güvenmekte ya da bir işimi teslim etmekte zorlanıyorum. Birileri çok yakınıma sokulduğunda endişelenmeye ve gerilmeye başlıyorum. Özel ilişkilerimde yakın davranmadığım söyleniyor fakat fazla samimiyet kendimi rahatsız hissetmeme neden oluyor.
  3. İnsanların yeterince bana yakın olmadıklarını ya da yakınlaşmak istemediklerini düşünüyorum. Genellikle partnerimin beni gerçekten sevmediğine ve benimle devam etmek istemediğine dair endişeler taşıyorum. Partnerimle çok yakınlaşmak istiyorum fakat bu bazen partnerlerimi korkutup kaçırmama neden oluyor.
Birinci seçeneği seçtiysen, özel ya da genel anlamda ilişkilere girmekten çekinmiyorsun. İncinsen de ayağa kalkıp, ‘önündeki maçlara bak’ıyorsun. Hayat sana güzel 😊
Üçüncüyü seçtiysen ilişkiler konusunda hayata ve kendine dair güven sorunların olabilir. (Türkiye’deki bu kolektif bilinçle yaşayıp da kimin böyle sorunları yok o ayrı mesele…)  Yine de daha derin bir bağ kurma konusunda çaba sarf ediyorsun. Kalbin yarı randımanlı da olsa, bazen fazla da üstelese denemeye yine de açık. Kendini sevme konusunda dengelenmek sana iyi gelebilir. Biraz Kundalini Yoga ile işin tamam 😊
Hmmm peki ikinciyi seçtiysen?
Sevgili, ikinciyi seçtiysen, klübe hoş geldin.
Sen de kalbinin çevresine incinmemek üzere duvarlar çekip, kalbini koruma altına almış olanlarımızdansın.
Kalbinin Koruma Altında Olması Ne Demektir?
Bir insanın kalbi koruma altındaysa o insanın geçmişte çok fazla hayal kırıklığı yaşadığını ve karşısındakine kendini olduğu gibi açma, karşısındakine güvenme konusunda zorluk çektiğini söyleyebilirim.
Nereden mi biliyorum? Elbette kendimden.
Biliyor musun? Bana bir sürü mesaj geldi kendimi açıkça yazmaya başladıktan sonra ve ben bir karar aldım.
Bu hayatta içinden geçtiğim tüm süreçleri bu blogta paylaşacağım. Sadece yaşanmış olmakla kalmasınlar, paylaşılmış, üzerinde ağlaşılmış ya da gülüşülmüş de olsunlar diye.
Dürüstçe söylemek gerekirse, kendimi her zaman kalbi çok açık bir insan olarak düşünmüşümdür. Bu durum, özellikle kurumsal hayatımda ya da eski arkadaşlık ilişkilerimde dalga konusu bile olmuştur zaman zaman.
‘Yazık Nur’ demişlerdi örneğin bana bir keresinde. Kimseye kıyamıyorum diye. Baya bildiğin dalga konusu olmuştu bu. ‘O yufka yürekli hayatta olumsuz bir şey söyleyemez’ dediklerine, ‘Sen zaten affedersin’ diye göz devirdiklerine falan defalarca şahit olmuşluğum var. Hayatının bir döneminde insan kendisini başkasının gözünden tanımlıyor biliyorsun.
Kendimi hippi zannetmeme şaşırmamalı bu yorumların ardından.
Gerçek Şu: Kırılmaktan Acaip Korkuyorum
Oysa kendime yakından baktıkça görüyorum ki kırılmaktan ve ihanete uğramaktan çok fazla korkuyorum. Birinin gelip kalbimi acıtması, bana hali hazırda taşıdığım yaralardan daha fazla yara vermesi ihtimali bile kendimi kapatmama neden oluyor.
Kalbini koruma altına almış olan insanların genelinin olduğu gibi ve benim taşıdığım en temel kaygı karşımdaki kişiye kendimi olduğum gibi açarsam incinebileceğime dair duyduğum o dayanılmaz ikilem.
Daha önce de güvendiğim ve daha önce de incitildiğim için hep savunmada duran, beni hep uyaran sonsuz bir negatif zihin performansının altında ezilen neşem, hevesim, kendimi akışa bırakma potansiyelim. Sonuç itibariyle tek başınalığa ya da yalnızlığa çekilmem ve ilişkilerimi daha yüzeysel tutmaya meyletmem.
Tabii ki hayatımızda tek başımıza var olmamız son derece gerekli. Fakat kendimizi yalnızlığa mahkum etmek? Bu geçmişte verdiğim ve yanlış bulduğum, yanlış olduğunu gördüğüm kararlardan ötürü kendimi cezalandırma biçimim olabilir mi?
Bunu fark ettiğimden beri kalbimi sürekli korumaya çalışmanın bir hayli ağır bir meşgale olduğunu da görüyorum.
Sanki kalbim parlayacak, sanki hafifleyeceğim fakat bu korkular beni sürekli eteklerimden çekiştiriyor gibi.
‘Sevmiyorum kimseyi’ gibi de değil. Resmen çok sevmekten, çok alışmaktan, teslim olmaktan, kalbimi, hayatımı bütünüyle bir başkasına açmaktan korkuyorum. Hep bir ihanet korkusu, hep bir aldatılma, sınır ihlali, kandırılma endişesi. Hep bir ‘Fazla samimiyet tez ayrılık getirir’ inanç kalıbının durduk yere hortlaması.
Benim için olduğu kadar çevremdeki insanlar için de zor bir durum elbette. Düşünsene, bana ihanet etmeyeceklerine bir türlü inanamıyorum. İster istemez karşımdaki kişiye kendini sorgulatıyorum: ‘Acaba ben güvenilmez miyim?’ O zaman daha da derinimde suçluluk duygularıyla boğuşuyorum çünkü bir başkasını üzmüş, onu güvenilirliğini sorgulatmış oluyorum. Bu herkesten daha da uzaklaşmama neden oluyor.
Bana suçluluk yaşattıkları için daha da uzaklaşıyorum ve çorap söküğü ohooo uzayıp gidiyor.
Psikolojik araştırmaları okumaya devam ediyorum bu konuda:
‘Kalbini koruma altına almış kişilerin yalnızca başkalarına değil kendilerine ilişkin de güven sorunları olduğu için karar aşamasında çok daha fazla zamana; geçmişte yaptıkları ‘yanlış seçimler’ dolayısıyla kararlarını defaen gözden geçirmeye ihtiyacı duyduklarını’ görüyorum.
Zaman ne kadar uzun ve ne kadar kısa ve ne kadar muğlak bir tabir. Yine de içim rahat ediyor.
‘Geri döndürülmesi imkansız bir şey değilmiş bu’ diyip biraz rahatlıyorum.
Bir yandan da geçmişte kalbimi kıranlara, hepsine tek tek yeni baştan öfkeleniyorum.
Sonra ‘Her şey olması gerektiği gibi oldu, almam gereken dersleri fazlasıyla aldım’ diye kendimi sakinleştiriyorum.
Bazen de ‘Ben kendi kendime yeterim. Hindistan’a gittim, hayatta kaldım. Yanımda kim vardı? Kimse! Benim kimseye ihtiyacım yok!’ diye ego patlamaları yaşıyorum.
Sonra yine hayatımdaki dostların kalbimi ısıttığı anları hissediyorum ve pişman oluyorum böyle dediğim için.
Diyorum ya zihnim bir onu diyor, bir bunu.
İhtiyaç duymakla; hayatında dostların ya da bir sevgilinin varlığını istemek arasındaki farkı fark ediyorum. Bunun sağlıklı olduğunu hissediyorum.
Sonra meditasyona oturuyorum ve kalbime soruyorum:
‘Peki bunun hayatıma yansımasını nasıl önleyebilirim?’
Cevap geliyor:
‘Adım adım.
Dönüşüm, geçmişle helalleşmek, ancak sabırla olur.
Sabırla, küçük adımlarla.
Koştuğunu hissedersen yavaşla.
Çok yavaş olduğunu görürsen kendini yüreklendirmekten korkma.
En verimli alan, kırılganlık alanın. Bunu söylemez misin hep?
Anda kalıp hissettiklerinin karşındakinden mi geçmişin yansımasından mı kaynaklandığını gözlemle.
Kalbinin kapanmakta olduğunu fark ettiğinde, içine kapandığında kendine şefkat göstermeye cesaret et ve çevrendekilere zamana ihtiyacın olduğunu dürüstçe söyle.
Bunda hiçbir bencillik yok, korkma. Yaranı iyileştirmeye öncelik vermek bencillik değil.
Uçaklarda ne diyorlar? ‘Maskeyi önce kendine, sonra yanındakine tak.’
Her fark edişinde önce kendi yaralarını şifala.
Aceleye getirme.
Sen geçmişteki sen değilsin. Yansımaların da aynı olamaz.
Biliyorum çok incindin. Biliyorum korkmak için nedenlerin var.
Burada tam da onları şifalamak üzere duruyorsun.
Her korktuğunda kendinin yanında ol.
Kalbin senindir. Kalbinin sahibi sensin.
Kalbin, senin istediğin oranda şifalanır, kapıları istediğin kadar aralanır.
Ama bil ki karşındaki de sensin.
Karşındakine karşı duyduğun her sakınma, her korkunun kaynağı sende.
Yok, diyorum ya, dalgalanmalar olduğunda acele etme.
Önce rahatla.
Sonra adım adım kökün kendini şifalamasına izin ver.
Gözlemle. Gözlemle. Gözlemle.
Sabırla.
Şefkatle.
Sevgiyle.
Anlayışla.
Önce kendine, sonra sen olan karşındakine.’
Sat nam.
​
İstanbul, Nisan 2018

0 Comments



Leave a Reply.

    Yazar

    'Benim gibi kendisini azıcık da olsa garip hisseden birileri varsa bu satırları okuyan bilmeli ki: Ben, Ben'im, Biz, Bir'iz ve hayatın tek anlamı Ol'duğum(uz) gibi Ol'abilmek.

    Arşivler

    Mayıs 2020
    Nisan 2020
    Şubat 2020
    Ocak 2020
    Aralık 2019
    Kasım 2019
    Temmuz 2019
    Haziran 2019
    Mayıs 2019
    Şubat 2019
    Ocak 2019
    Aralık 2018
    Kasım 2018
    Ekim 2018
    Ağustos 2018
    Temmuz 2018
    Mayıs 2018
    Nisan 2018
    Mart 2018
    Eylül 2017
    Ağustos 2017
    Temmuz 2017
    Mart 2017
    Aralık 2016
    Kasım 2016
    Ekim 2016

    Kategoriler

    Tümü

    RSS Beslemesi

Powered by Create your own unique website with customizable templates.