Bu mesajı okuyan sevgili dostum, Bitmek bilmez bir acı ve yas dehlizi gibi geliyor bazen yaşamakta olduğumuz zamanlar, biliyorum. Üzerinde yaşadığımız toprakların ağır travmaları, şahit olunan derin acılar genlerimizden, kolektif bilinçten ve son yılların yoğun deneyimlerinden buram buram yükseliyor. Başkalarının önünde ağlamayı, üzgün ya da incinmiş görünmeyi zayıflık olarak addeden bir topluluk olarak dişlerimizi, çenemizi ve tüm bedenimizi sıkarak, büyük bir öfke, çaresizlik, korku türbülansında sanki hep birlikte debeleniyoruz. ‘Bu işler yazı yazmakla olmaz, sokağa çıkmamız, isyan etmemiz lazım’ diyenler bir yanda, ölümün sancılı ağıtları başka bir yanda… Ortak nokta şu: Bulunduğumuz noktada ne yapabileceğimizi biz de bilemiyoruz. Çözümsüzüz. Çünkü bir türlü tam manasıyla tutamadığımız, dolayısıyla da içinden çıkamadığımız bir yas sürecindeyiz. Yasın İçinden Geçmek Michael Brown, Varoluş Süreci kitabında şöyle diyor: ‘Yas sürecini geride bırakmanın tek yolu yasın içinden geçmektir. Yasın içinden geçmenin tek yolu ise içeri dönmektir. Bu süreçte yapabileceğiniz en iyi şey, kendinize şefkat göstererek, kendinizi onurlandırarak yasınızı en dürüst şekilde ve hassasiyetle deneyimlemektir. Sevgili dostum, Yasın kalpten uzaklaşması ‘zaman’ alır. Zamansa herkese özgü bir göreceliktedir. Kimi için yas süreci bir an ya da 1 saattir, kimi aylar boyunca bu sürecin içinde kalabilir. Kimi güzel bir müzikle ya da dans ederek hayata yeniden hızla bağlanır, kimi adım adım ve süreçten farklı şekilde geçer güçlenerek. Gerçekten değer verdiğimiz bir şeyi yitirmenin (hele ki bu hayatta kalma içgüdüsünü tehdit eder nitelikteyse) beraberinde getirdiği acı ve yası aniden terk etmenin ya da görmezden gelmenin şip şak bir çözümü yoktur. Çözüm, acı ve yasın getirdiği tüm duyguların içinden geçmek, akmasına, serbest kalmasına izin vermektir. Zira, onları görmezden gelmek yalnızca bir öteleme yöntemi olabilir. Öteledikçe bir kadeh daha içilecek, bir öfke, nefret krizine daha girilecek ya da depresyonlardan depresyon beğenilecektir. Sonu çıkmaz olan sokaklardır bastırma ve öteleme. Kendinin Yanında Olmak Ondan… Sırtüstü uzanın bu gece yataklarınızda. Ellerinizi kalbinizin üzerine yerleştirin. Nefesinizin sesini dinleyin. ‘Nefes al, nefes ver’ diyerek nefeslerinize eşlik edin. Sorun kendinize: ‘Kendini nasıl hissediyorsun?’ ve izin verin açığa çıkmasına duygularınızın nefes almaya hiç ara vermeden. Uykuya dalana kadar kendinizle, kendinizin yanında kalın. Yası dindirmenin ilk adımı onu yaşamaya cesaret etmekse ikinci adımı da bu süreçten çıkmak için kendimizin yanında olmayı başarabilmek çünkü. Kendinin yanında olamayan, kendi yasının içinden geçemeyen kişi sistemi değiştirmek bir yana çevresindekiler için dahi bir şey yapmaya güç bulamaz. Birbirimizi yükseltmenin yolu önce kendimizin yanında olmaktan geçer. Kendi göz yaşımıza, acımıza, kederimize, kaygılarımıza katlanabilmekten ve küllerimizden yeniden doğmak için umuda yer açabilmekten geçer. Ve görün, bilin ki bu yasta yalnız olmadığımız gibi yükselirken de beraber olacağız. Siz şimdi ve şu anda sadece kalbinizi tutun ve izin verin yasın içinden yürüyüp, güneşinizin yeniden doğmasına. Çünkü gerçek olan biziz ve eninde sonunda sevgi kazanacak. Tarih kitapları yazmasa da sevgi hep kazandı. Ve öyle de olur.
0 Comments
Leave a Reply. |
Yazar'Benim gibi kendisini azıcık da olsa garip hisseden birileri varsa bu satırları okuyan bilmeli ki: Ben, Ben'im, Biz, Bir'iz ve hayatın tek anlamı Ol'duğum(uz) gibi Ol'abilmek. Arşivler
Mayıs 2020
Kategoriler |