Yogi Bhajan-Mandala Talk, with12/7 (kirtan) +12/10 (presentation) Tarih: 30 Kasım 1989 Yer: Roma, İtalya Library of Teachings. ...Tanrı’yı dışarıda aradığınız sürece çaresiz kalacaksınız. Hangi dine mensup olduğunuzun, yaptığınız şeyin hiçbir önemi yok. Tanrı’yı her şeyde görmediğiniz sürece dürüst değilsiniz. O’nu içinizde bulmalısınız. Ve şarkı söylediğinizde içinize bakmanız daha kolaydır. Hiçbir bedel gerektirmez ve hiçbir aracıya ihtiyaç duymazsınız. Siz, müziğiniz ve içiniz baş başa kalırsınız... ...Sizi Tanrı olduğunuza ikna edebilirim fakat buradan sokağa çıktığınız an bunu unutursunuz... Bu yüzden kendi yaratıcılığımızı hayatın boşluğuna dolduralım ve en güçlü ve en saf sözleri kalpten seslendirelim. ...Bu mantrayı (Aap Sahai Hoa Sachay Daa Sacha Doa, Har Har Har) söylediğinizde korkularınızdan, suçluluk duygunuzdan, günahla doğduğunuz gibi düşüncelerden özgürleşeceksiniz ve aynı demette yan yana duran çiçekler olduğunuzu hissedeceksiniz. Bazılarınızın kafasında türban var, bazılarının saçları açık, bazıları kel, kiminin büyük bir burnu var, kiminin burnu ise hokka gibi, bazıları inanıyor, bazıları inanmıyor. Hepimiz farklıyız. İçimizde birçok kimlik taşıyoruz. Farklı farklı şekillerde düşünüyoruz. Ama birleşebileceğimiz bir nokta var. Bizi bir yapabilecek bir nokta. Yozlaşmış din adamları Tanrı’nın dışınızda olduğunu size söyleyip durdu. Tanrı dışınızda olsaydı ölü olurdunuz çünkü Tanrı prananızdır. Pranamız oldukça hayattayız. Neden Tanrı’yı arıyoruz? Neden onu hissetmiyor, deneyimlemiyoruz? Kova Çağı’nın şafağındayız. İnsan düşünme, hissetme ve var olma biçimini değiştirmeli. ...Kimin kutsal olduğunu ya da kimin kutsal olmadığını bir kenara bırakalım ve kendi içimize dalalım, varlığımızın yaratıcı boşluğuna ve Tanrı’yı içimizde bulalım. .... Bu mantra kuvvet veren, arındıran bir ilaç. Kutsal sözlerin şarkısını söylemek, hele ki onları kalpten söylemek birbirimiz için yapabileceğimiz en güzel şey. Pek çok şey öğrenebildiğinizi anlıyorum. İsterseniz uçabilirsiniz bile. Bir yumurta yaratacak güce sahip olmanızda ne var? Bunu tavukların hepsi yapabiliyor. Bunda abartılacak ne var? Şapkayı kaldırdığınızda içinden bir güvercin uçarak havalanıyorsa ne olmuş yani? Ya da bir taşı alıp elmasa çevirebiliyorsanız bu bir meziyet mi? Eviniz bir saraydan daha büyükse siz de mi büyüksünüz? Huzurla uyuyamıyorsanız eviniz olmuş neye yarar? Bazen sokaklarda uyuyan insanlar öylesine huzurludur ki yanından kamyon geçse uyanmaz. Bazen de zengin bir adamın ipek çarşaflarla hazırlanmış yatağında kızaran bir balık gibi uyuduğunu görürsünüz. Bazen mermerlerle, heykellerle, dünyanın güzellikleriyle bezeli bir eve sahip olan adamda tavuk ciğeri kadar kalp olmadığına şahit olursunuz. Kolları kastan şişmiş bir adamın incir çekirdeğini doldurmayacak bir şey yüzünden kendini kaybettiğini de görebilirsiniz. Peki o zaman sahip olunan bunca şey neye yarar? Hayat, uyuma zamanı geldiğinde uyuyabilmek, uyanma zamanı geldiğinde de uyanmak, uyanık olmak demektir. Yaşayın. Korkularınızdan, endişelerinizden, kaygılarınızdan, kininizden, kıskançlığınızdan özgürleşerek yaşayın. Temiz yaşayın. Hissedebilirsiniz, tutkularınız olabilir fakat kafanız karışık bir şekilde yaşayamazsınız. Kendiniz için ve içinizdeki Tanrı için yaşayın. Bunu anlamıyor olabilirsiniz ama bu çok güzel bir şey Tanrı’yı size kimse getiremez çünkü Tanrı’yı içinizde taşıyorsunuz. Bu sanki bir mücevheri cebinde taşıyıp onu sokaklarda aramaya benziyor. En güzel hayatı harcayıp kendi içinizde kalmak istemiyorsunuz. Zekayla ve bilinçle yaşayabilirsiniz. Ama tatmin olmadan yaşayamazsınız. Arzular ateş gibidir. İçine ne kadar odun atarsanız o kadar yanar. Arzusuz olmak bile bir arzudur. İlahi olmak bir arzudur. Yozlaşmadır. Her kimseniz o olun ve Yaratıcı’nın sizi yarattığına inanın. Ve kendinizi alçakta hissetmeyin. Siz krallar, kraliçelersiniz. Her daim başkasına uymak için kendinizi değiştirmeye çalışıyorsunuz. Nedenini asla anlamıyorum. Neden kendinize uyum sağlamıyorsunuz? Anlıyor musunuz? Hayatınızda tam manasıyla kendiniz olarak bir anı bile geçirmediğinizi anlıyor musunuz? Kendinizle bir ilişkiniz yok. İçsel varlığınızı sevmiyorsanız kendinize tamamen yalan söylüyorsunuz. Hayatınızı dışa dönük olarak kuruyorsunuz ve bu büyük bir hata. Hayatınız, gerçeği maskeleyen bir görüntüden ibaret. Bu beden Tanrı’nın tapınağı ve Tanrı ruhun içindedir ve hayatın nefesi sizin ilahi olduğunuzun yaşayan bir teminatıdır. Dolayısıyla varoluşunuzu parçalara bölmeye kalkmayın. İçinize dalın, yükselin ve içinizde taşıdığınız ışığı hissedin. Bazı insanlar ışığın nerede olduğunu soruyor. Gözlerinizin içinden gören nedir? Işık değil midir? Işık değilse nedir? Gözleriniz aracılığıyla görüyorsunuz, içinizdeki ışıkla görüyorsunuz. Bu gözler olmasa geriye sadece bir et yığını kalır. İçinizde, optik sinir dediğiniz, beyin olarak isimlendirdiğiniz, nöron olduğunu söylediğiniz ve daha pek çok isimle andığınız bir ışık var. Bu, sizin içinizde bulunan ve dışarıdaki ışığı gören, hissetmenizi, kendinizi görmenizi, kendinizi kişileştirmenizi ve geriye kalan her şeyi gerçekleştiren ışıktır. Siz, ışıksınız.
0 Comments
Leave a Reply. |
Nur Taran
|