Sat nam,
Çocukların kalbini acıtan günlerden, yıllardan ve dönemlerden geçiyoruz. Savaşlar, istismarlar, ölümler, kıyımlar... İnsanın, insana ve tüm canlılara verdiği zarara şahit olmak durumunda kalıyoruz. Bunun için kalplerimizi şifalandıracak bir meditasyonu sizinle paylaşmak istedik. Bu videomuzda Siri Mantra ve Sushmuna Mantra olarak da bilinen Siri Gaitri Mantrası’nı kullandığımız bir şifa meditasyonunu bulabilirsiniz. Bu mantra, omurganın merkez kanalında ve çakralarda kundalini akışını uyarıcı etkiye sahip sekiz sesi içerir. Bu gerçekleşirken bedenin yeni enerji seviyesine dair kapsamlı bir metabolik düzenlemeyi de beraberinde getirir. Beyin de bu sürece dahildir. Sesler, Nört Zihni harekete geçirmek üzere, beynin sol ve sağ loplarındaki beş bölgeyi dengeler. Mantra hayatın akışına dair sesleri kullanır. Sesler normal şartlarda bir arada bulunması güç olan enerjileri bir araya getirir. RAA Güneş’in enerjisidir. Güçlü, parlak ve sıcaktır. Enerji verir ve arındırıcı etkiye sahiptir. MAA Ay’ın enerjisidir. Hızlı kavrama ve soğukkanlılık özelliklerinin kazanılmasına ve kişinin beslenip, yetiştirilmesine katkı sağlar. DAA Dünya’nın enerjisidir. Güvenli, kişisel ve eyleme dönük etki sağlar. SAA kişinin ötesine uzanan Sonsuzluk enerjisidir. Tüm açık boyutları ve bütünlüğü ile birlikte Evren SAA’dır. Ardından mantra sesi tekrarlar. Bu bir dönüm noktasıdır. Mantranın birinci kısmı yükseltir ve Sonsuzluğa doğru genişletir. Mantranın ikinci kısmı ise bu nitelikleri ether elementine bağlar. Eterin adeta dantel gibi dünya ile birlikte örülmesini sağlar. SAA kişinin ötesindeki Sonsuzluk’tur. Bunu takiben kişiye dair olan ve deneyim bütünlüğü anlamı taşıyan SAY gelir. Beraberinde kutsal bir ‘Sen’ hissini getirir. SAA’nın somut halidir. SO birleşmenin kişisel düzeyde algılanması ve Kimlik’tir. HANG ise titreşen ve gerçek olan Sonsuzluk’tur. Bu iki niteliğin yani SO ve HANG’ın bir arada kullanımı ‘Ben, Sen’im’ anlamına gelmektedir. Bu mantrayı seslendirirken enerji döngüsünü tamamlayarak, çakralarınızın oluşturduğu devreyi de adım adım deneyimlersiniz. Sonsuzluğa doğru uzanır; SAA ile ise Sonsuzluk ve fani olan arasındaki bağı dönüştürürsünüz. Ardından yeniden somut olana ve saf olanın karışımına geri dönersiniz. Meditasyonu yapamıyorsanız dahi mantranın farklı versiyonlarını gün boyunca dinlemek iyileşmenize yardımcı olacaktır. Şifa olması, ışığın kalpleri iyileştirmesi dileklerimizle. Sat nam.
0 Comments
Bu Kundalini meditasyonu kalp kırıklıklarını gidermek için 🦋
Açılış Mantrası: Meditasyona başlamadan önce avuç içlerinizi kalbinizin önünde birleştirin. Başparmaklarınızla kalbinize dokunun. Gözlerinizi kapatın ve iki kaşınızın arasına odaklayın. Birkaç derin nefes alın, nefesinize ve omurganıza bağlanın. Ardından derin bir nefes alıp açılış mantrasını yüksek sesle söyleyin: Ong Namo Guru Dev Namo (İçimdeki ve evrendeki yüce, ilahi bilgeliğin önünde eğiliyorum, yüce bilgeliği selamlıyorum.) Bunu 3 kere tekrarlayın. Postür: 1. Omurganızı dik tutun ve bağdaş kurun. Dizlerinizde sorun varsa yine omurganız dik olacak şekilde bir sandalyede ya da bir koltukta oturabilirsiniz. Çenenizi hafif geriye alın, yüz kaslarınız, çeneniz ve omuzlarınız tamamen rahat olsun. 2- Avuç içlerinizi birleştirin ve kollarınız yere paralel olacak şekilde orta parmağınızı iki kaşınızın arasına yerleştirin. Nefes: Uzun ve derin nefesler alın. Zamanlama: 3 ya da 11 dakika uygulayabilirsiniz. Bitirirken: Ardından derin nefes alıp, kollarınızı esnetin. Rahatlayın. Ardından avuç içlerinizi kalbinizin önünde birleştirin. Başparmaklarınızla kalbinize dokunun. 3 kere 'Sat Nam' (Gerçek Benim Kimliğimdir) mantrasını tekrar ederek meditasyonunuzu kapatın. Işık olsun. Sat nam. Kundalini Yoga ve Meditasyon derslerini vermeye başlayalı sanırım 3 yıl oldu. Bir yandan da ömrüm boyunca bunu yapmayı, bu alanda olmayı beklemiş gibiyim 😊 Neyse ki 30 küsur yıllık bekleyiş beni sonunda aşk dolu bu limana getirdi.
Bugüne dek derslerime ya da gerek benim gerekse konuklarımın atölyelerine gelen katılımcıların büyük bir kısmı mata ilk kez Güneşli Ev’de oturdu. Kendilerine doğru attıkları bu dev adımı, bu ışıklı deneyimi ve gülümsemelerini benimle paylaştıkları için kalbim şükranla atıyor. Hepsinin huzurunda sevgiyle eğiliyorum. Kundalini Yoga’yı ‘ilk kez deneyimleyen’lerin büyük bir kısmı hissettiklerinden doğrudan doğruya büyük bir keyif alıyor. Bazıları hissetmenin neye benzediğini hatırlıyor. 😊 Bazıları ise dersin sonunda yüzüme neşeyle, hayretle ve şaşkınlıkla karışık bir ifadeyle bakıp ‘Az önce deneyimlediğim neydi Nur?’ diye soruyorlar 😊 Gerçekten hayatta en keyif aldığım anlar arasında ders sonundaki deneyimleri dinlemek. Her seferinde mest oluyorum iyi ya da kötü’ye sığdırılamayan o hisleri dinlerken. Her seferinde öğretiye daha da daha da daha da güveniyorum. Bu yazıyı bana sorulan sorulardan ilham alarak, derslere yeni başlayanların işini biraz daha kolaylaştırabilmek ve merak edenlere yüzeysel de olsa bilgi sağlayabilmek niyetiyle yazıyorum. Ve buraya eklemek istiyorum, Kundalini Yoga'da garanti olan bir şey varsa o da: 'Kimsenin deneyimi ile deneyiminizin benzeşmeyeceği ve her seferinde bambaşka şeyler deneyimleyerek derslerden ayrılacağınızdır.' Dolayısıyla aşağıda okuyacağınız bilgiler işin yalnızca teknik kısmı ve aslında hiçbirini bilmenize gerek yok 😊 Yok, illa ki okuyacağım, merak ediyorum diyorsanız, buyurun 😊 1- Kundalini Yoga Pratiğinde Yogik Araçların Tümü Birlikte ve Harmanlanarak Kullanılır. 90 dakika ile 120 dakika arasında sürebilen *klasik Kundalini Yoga derslerinde ya da pratiğinde, yogilerin asırlar boyunca geliştirdiği kadim araçların tümü bir arada kullanılır. *(Yeniden Doğum, 2 buçuk saat süren meditasyonlar, yarım günlük atölyeler gibi farklı farklı çalışmalar yaptığımız için buraya klasik diye yazıyorum.) Nedir bu araçlar?
Diyafram Kilidi: Göbek deliğinizin üzerinde bulunan diyafram alanını omurgaya doğru çekin, göğsünüzü yükseltin ve açın) Çene Kilidi: Boynunuz omurganızla aynı hizada olacak şekilde çenenizi hafif geriye alın. Meditasyonlar: Zihnin boşalarak, sakinleşerek ve sadeleşerek sonsuzlukla bağ kurması pratiğidir. (Aşırı derecede özetle 😊) Pranayama: Nefes alma teknikleridir.Kundalini Yoga’yı bu kadar etkili kılan, ders esnasında ya da kısa süre sonrasında etkilerin hissedilmesine neden olan da bu kadar güçlü tekniklerin Yogi Bhajan tarafından tasarlanmış muhteşem adımlarla harika bir senfoniye dönüşmesi. 2- Biz Derste ‘Şarkı Söyleriz’: Kalbin Şarkısını 😊 ‘Ama benim sesim güzel değil ki!’ demeyin. Her şeyin bilgeliğini en başından beri çözmüş Afrikalılar ‘Konuşabiliyorsan, şarkı da söyleyebilirsin’ demiş. 😊 Kundalini Yoga derslerinde bol bol sesimizi kullanıyoruz. Kalbimizin şarkısını söylüyoruz. Yukarıda yazdığım gibi ders akışında mantralar kullanıyoruz. Mantralar, evreni aramak için kullandığımız telefon numaraları gibi 😊 Öncelikle dersin açılışını mantralarla yapıyoruz. Zira, pratiğimizi yapmadan önce niyetimizi parçası olduğumuz evrenle paylaşmanın ve kendimize ifade etmenin değerine, yükselticiliğine ve gereğine inanıyoruz. Bu arada bu yalnızca Kundalini Yoga ile de ilgili değil. Su içerken, yemek yemeden, yola çıkmadan, biriyle bir konuşma yapmadan önce niyette bulunmak işin rengini tamamıyla değiştirir. (Denemesi bedava 😊) BAŞLARKEN: Derse başlarken, avuç içlerimizi birbirine bastırıyoruz ve baş parmaklarımız göğüs kafesimize değecek şekilde ellerimizi dua pozisyonuna getiriyoruz. 3 kere ONG NAMO GURU DEV NAMO mantrasını söylüyoruz. Bu mantra, ‘İçimdeki ve evrendeki yüce, ilahi bilgeliğin önünde eğiliyorum, yüce bilgeliği selamlıyorum’ anlamına geliyor. ONG: İlahi Bilgeliğin NAMO: Önünde Eğiliyorum GURU: Karanlıktan Aydınlığa Taşıyan İçimdeki Öğretmen DEV: Meleksi, Kutsal, Işığa, Gerçeğe Ait NAMO: Önünde Eğiliyorum Ardından bir korunma mantramız var. 3 kere de onu söylüyoruz. AAD GURAY NAMEH - Evrensel Bilgelik’in önünde eğiliyorum JUGAAD GURAY NAMEH- Çağlar Boyunca Hüküm Süren Bilgelik’in önünde eğiliyorum SAT GURAY NAMEH- Gerçek Bilgelik’in önünde eğiliyorum SIREE GUROO DAYVAY NAMEH- Yüce, Gözle Görünmeyen Bilgelik’in önünde eğiliyorum Derslerimize işte böyle başlıyoruz 😊 Bitirirken de bir mantramız, bir de pratiğimizi bütünle paylaştığımız minik bir olumlamamız var. Önce olumlamayla başlıyoruz: May the long time sun shine upon you, all love surround you. And the pure love withing you, guide your way on. Sonsuz güneş üzerinde parlasın, tüm sevgi seni sarsın. İçindeki o saf ışık sana yol göstersin. Gerçek Benim Kimliğimdir. Ardından yine 3 kere SAT NAM diyoruz. (Uzuuun bir SAAAAT kısa bir NAM). SAT: Gerçek NAM: İsim, Kimlik. SAT NAM: Gerçek benim kimliğimdir. Ben Gerçek Olan’a aitim. Bu mantra sizi gerçeğinizle, özünüzle, yaşam amacınızla hizalar. 3- Kundalini Yoga’nın Akışı Diğer Yoga Derslerinden Farklıdır: Her Ders bir Kendini Tanıma Öyküsü Kundalini Yoga derslerinde akış: Açılış, kriya (yukarıda saydığım mantra, postür, mudra, pranayam gibi yogik araçların bütünü kullanılarak Yogi Bhajan tarafından öğretildiği şekilde uygulanan akış.), derin dinlenme, meditasyon ve kapanış şeklindedir. O derslerde kullanacağımız kriyayı ve kriyaya uygun meditasyonu bizler seçsek de diğer yoga derslerinin aksine Kundalini Yoga eğitmenleri her zaman bilgisayarlarından ya da önlerinde bulunan bir kağıt parçası ya da kitaptan derslere rehberlik eder. Bunun nedeni, Kundalini Yoga’da akışın bir parçası olan kriyaların ve meditasyonların birebir Yogi Bhajan’ın öğrettiği şekilde aktarılmasıdır. Derslerde açılış ve kapanış mantrası arasında kullandığımız bütün hareketleri, bütün adımları Yogi Bhajan’ın öğrettiği sıralamayla ve zamanlamayla yapıyoruz. Öğretide hiçbir değişiklik yapmamak bizin en özen gösterdiğimiz noktalardan biri. Bunun nedeni her kriyanın, her meditasyonun başlı başına bir amaca yönelik bir öykü gibi olmasıdır. Her postür, her pranayam (nefes egzersizi), her mantra bu öyküyü ilmek ilmek, adeta cümle cümle işler. Giriş, gelişme ve sonuç paragrafları gibi. Yogi Bhajan, bu bütünden en yüksek faydanın sağlanabilmesi için gerekli süreleri bizim için belirledi. Biz de bu adımlara saygı göstererek derslerimizi gerçekleştiriyoruz. (Bunu sorgulamak elbette mümkün. Farklı formatları, kendi pratiğinizde deneyimleyebilirsiniz fakat hiçbir format ya da süre kısaltması Yogi Bhajan’ın öğrettiği şekilde kriyaların ya da meditasyonların uygulandığı gibi etki yaratmıyor, denendi, test edildi 😊) 4- Nefes, nefes, nefes… Nefes almayı unutma. Kundalini Yoga derslerinde en çok tekrar ettiğim cümleler, biraz da günlük hayatta da zihne hatırlatma yapmak için, ‘Nefes almayı unutmadan, nefesiniz akışta, nefesinizi tutmadan…’ 😊 Hayret, şaşkınlık, korku, gerginlik, stres anlarında nefesimizi tutuyoruz. Bu anlardan çıkmanın en kestirme yolu nefes alışverişimize odaklanıp, birkaç derin nefes alıp verdikten sonra akışı yeniden düzenlemek. Kundalini Yoga derslerinde de her adımda nefes alıp vermeyi hatırlamak, bunu yaparken karın nefesi kullanmak akışın etkili olması açısından son derece önemli. Kundalini Yoga’da aksi söylenmedikçe ve genellikle burundan nefes alıp, burundan nefes veriyoruz. Ağızdan nefes alıp verdiğimiz, burundan nefes alıp, ağızdan nefes verdiğimiz durumlar da olabiliyor. Bunu özellikle belirtiyoruz. Bunun haricinde en fazla başvurduğumuz bir diğer nefes tekniği de ateş nefes. Burundan tıpkı bir köpeğin nefes alıp vermesi gibi hızla nefes alıp verdiğimiz bu teknikte karnımız da kendiliğinden (güç ya da baskı uygulamamak önemli) hareket ediyor, başka bir deyişle pompalanıyor. 5- Beyazın, Pamuklunun bir hikmeti var mı? 😊 Kundalini Yoga eğitmenlerinin, uzun süredir Kundalini Yoga yapan ya da Kundalini Yoga’ya aşk duyan öğrencilerin ağırlıklı olarak beyaz giydiğini ve bazen başlarını kapattıklarını, genellikle doğal, pamuklu kıyafetleri tercih ettiklerini görebilirsiniz. Hiçbir zorunluluğun olmadığını buraya not ederek bunların elbette bir nedeni olduğunu açıklamaya çalışayım. 😊 Beyaz rengin tercih edilmesinin nedeni, Yogi Bhajan’ın tüm renklerin birleşimi olan, saflığı temsil eden beyaz renginin auranın ışığını artırdığını söylemesidir. Ayrıca, beyaz kıyafet giyenler bilir ki beyaz kirlenmesi en kolay renktir. Giydiğimiz beyaz kıyafetler, hayatta da tıpkı kıyafetimizi koruduğumuz gibi saf kalabilmeyi, dürüst olabilmeyi bize hatırlatması açısından son derece semboliktir. Evet, Kundalini aşkının bir nedeni de bu sihirli metaforlar. Pamuklu tercihinin nedeni ise manyetik alanın ideal şekilde korunması ile ilintili. Başımızı neden bağlıyoruz? Anadolu’da başı ağrıyan ya da yas tutan kadınların özellikle saç diplerini ve alınlarını sıkacak şekilde baş örtüsü ya da yazma bağladıklarını görmüşsünüzdür. Kundalini Yoga’da, Anadolu’da doğal şekilde ortaya çıkan ‘kafayı toplama’ yöntemini bir teknoloji olarak kullanıyoruz. Yogi Bhajan, saçın canlı olduğunu ve enerjisel açıdan işleve sahip olduğunu bize öğretti. Saçı örtmek, ortamdaki negatif enerjiden korunmamızı sağlıyor. Ayrıca, başımızı bağladığımızda beynin yarı kürelerini saran kafatası kemiklerini bir araya getirerek yarı kürelerin işlevsel devresine odak getirdiğimiz ve bu yolla üçüncü gözümüzü yönetebildiğimizi görüyoruz. Bunun haricinde kafamız dağınık olduğunda da düşüncelerimizi toparlamamıza yardımcı oluyor. (Denemesi yine bedava 😊) 6- Kundalini Yoga tehlikeli mi? Kundalini Yoga pratiği kişiyi kendi özüne adım adım yaklaştırmak için, kişinin kendi ışığını engelleyen katmanları bir bir soyar. Hayatınızda tekrar eden durumları ve özgürlüğünüzün, özgünlüğünüzün önündeki engelleri dönüştürmenize, kendinize taktığınız zincirleri kırmanıza yardımcı olmak en temel faydasıdır. Kundalini Yoga’da amacımız 90 60 90 bir bedene, harika bir kafa üstü duruşuna, yoga yapmamış insanlar için akıl almaz gibi görünen pozlara ulaşmak değildir. Kundalini Yoga pratiği yukarıda da dediğim gibi size farkındalık kazandırmak için kurgulanmış öykülerden oluşan bir kitap gibidir. Her öyküde geliştirilmeye uygun bir yönünüz, bir bilinçaltı inancınız konusunda farkındalık kazanır ya da bulunduğunuz yeri daha geniş bakış açısıyla değerlendirebilmeniz için yükselirsiniz. Her halükârda sizi içinde bulunduğunuz kutunun dışına çıkarır. Bu, bazı kişilere tehlikeli gelebilir. Gerçek şudur ki Kundalini Yoga’yı tehlikeli bulan bu kişilerin özü değil ancak dönüşümden ve değişimden korkan kimlikleridir. Yoga, birlik ve uyum hali demektir. Birliği ve uyumu hissedebilmek için önce kendimizi birlikte ve uyumdan uzak, ayrı hissetmemizin nedenlerini görmemiz gerekir. Bu, korku yaratabilir mi? Psikoloğa gitmek ne kadar korkunç görünüyorsa bu bahsettiğimin de ancak bu kadar korkunç görünmesi gerekir. Burada sorulması gereken soru şudur: Dönüşmek ve tekrar eden kalıplarını şifalandırmak istiyor musun? Cevabın evetse, seninle paylaşmaya hazır olduğumuz teknolojinin adresi Kundalini Yoga’dır. 7- Her dersin içeriği birbirinden farklı Yaptığımız her ders aynı akışta (açılış, kriya, derin dinlenme, meditasyon) olsa da, içerik açısından birbirinden farklı. Her ders, evrensel akışa ve kendi sezgilerimize göre farklı bir içerik belirliyoruz. Yani farklı bir kriya, farklı bir meditasyon, farklı mantralar ve farklı sesler kullanıyoruz. Her ders başka bir öykünün içinde ‘Kahramanın Yolculuğu’na devam ediyoruz yani. Kiminde korkularımızı dönüştürmeye, kiminde hoşgörülü olmaya, kiminde kalbi kiminde ise salgı bezlerimizi ya da depresyonumuzu şifalamaya, kiminde akışta kalmaya ve kabullenmeye, kiminde ise daha cesaretli olmaya odaklanıyoruz. Yaptığımız şey aslında, hangi alana odak getirirsek getirelim özünde hayatının kahramanının sen olduğunu sana hatırlatmak. Senin sen, bizim bir olduğumuzu hatırlatmak. Yogi Bhajan’ın bize öğrettiği bu kadim teknolojiyi sana aktarmak. Sen de başkalarına aktar, ışık çoğalsın diye. Ondan diyorum ki hep: Sen olduğun gibi gel, gerisini Kundalini Yoga halleder. Sat nam. İstanbul, Ocak-Şubat 2018 Sevgili yogiler :)
Süper, kanlı, ve mavi dolunay için, 31 Ocak 2018'de, Selin Peker ile yaptığımız Kundalini Yoga meditasyonunu ve sohbetini buradan görüntüleyebilirsiniz. Bu dolunayda, yargılanma korkusundan yola çıkarak uygulamaya karar verdiğimiz 'Her gün korktuğun bir şeyi yap' hareketinden tutun da Kundalini Yoga'nın bizim için ifade ettiklerine, karanlık yönümüzü kabul etmekten, kendimizi koşulsuz sevmeye bir sürü konudan bahsettik. Üzerine Kundalin, Yoga'nın en temel meditasyonlarından Kirtan Kriyayı canlı yayına katılanlarla birlikte yaptık. Şifa olması dileklerimizle. Sat nam. Bu grafitiyi Kadıköy’de gördüğümde içimden pek tanışık olduğum bir ses gülerek soruverdi anında: Hakikaten Nur, sizin derdiniz ne? Nedir bu sevgiliye duyulan aşktan farksız, kalbini tanımlayamadığın şekilde pıt pıt koşturan? Nedir bu Kundalini Yoga aşağı, Kundalini Yoga yukarı? Kardeşim bir Tweet okudu geçen gün ‘Saat 9’da yataktan fırlayıp kalkanın hayatı çok seviyor olması gerekiyor’ diyordu arkadaşı Tweet’inde. Kendi kendime düşündüm ‘Sabah 4.00’te sadhanaya (sabah pratiği) kalktığıma göre hayata baya aşık olmalıyım!’ Hayatı bana 4’te sıcak yatağımı bıraktıracak, uyanıp, soğuk sularla yıkanmaya beni ikna edecek ve mata oturtacak kadar çok sevdiren Kundalini Yoga’nın marifeti ne? Ben melankolik doğdum. Evet, resmen doğduğumdan beri içimde bir küçük Emrah’la yaşıyorum. ‘Doğduğuna pişman’ derler ya, işte öyle. İçimde hep bir üzüntü, bir acı hali, bir kurbanlık ve tabi bolca depresyon eğilimi vardı. 13 yaşımdan, 30 yaşıma kadar her mevsim geçişinde, her dolunayda, her dost çalkalanmasında, her ‘evet’te, her ‘hayır’da, sınavların öncesinde ve sonrasında, kalbim minicik hopladığında ve bariz şekilde kırıldığında, onaylanmadığımda, uyumlanmadığımda, anlayamadığımda ve anlatamadığında ben genellikle depresyona girdim. 17 yaşında endişe bozukluğu diye bir etiket de verdi psikiyatrist zihnime. Senelerce ‘Bende bozuk bir şeyler olduğu belli zaten’ diyerek yaşadım. Bozuktum ben. Ondan hayatı alttan almalıydım. Ondan bol bol kapamalıydım bu ‘bozukluğun’ üzerini. Ondan hissetsem de hissetmiyormuş gibi yapmalıydım... Bir gülümseme takmalı yüzüme her durumda öylece gülümseyebilmeliydim. Neyse böyle böyle 2010’a kadar bir şekilde hayatta kaldım :))) Yaşadım gibi değil de hayatta kaldım gibi geliyor gerçekten şimdi dönüp baktığımda. 2010’un kış soğuğunda ben yine ve bir kez daha evlenmekten vazgeçmiş (😊), ağır bir depresyonun kollarına atmıştım kendimi. Fakat bu kez bir arkadaşım buna bir son vereceğimizi söyledi ve kolumdan tuttuğu gibi beni yogaya götürdü. Dalga geçtim ve dedim ki ‘Ya ne yogası, rakı yok mu rakı?’ :) Rakı yoktu bu kez, yoga vardı. Birkaç bende hiç dikiş tutmayan klasik yoga dersinin ardından kendimi Esra Banguoğlu’nun Kundalini Yoga dersinde buldum. O derste kalbime bir şeyler oldu. Hiç beklemediğim, hiç ihtimal vermediğim, garip bir şey... Tam ortasından açıldığını hissettim kalbimin, bir nar gibi, çat diye hem de ve ağlamaya başladım. Sanki yıllardır ifade edemediğim her şey göz yaşlarımla akıyordu. Sanki içimde bir ömür boyu bana kendini duyurmaya çalışan bir ses vardı da ben onu hiç duyamamıştım ve oradaydı işte. İçim dışıma çıkıyordu. İç sesimin sesi yükseliyordu. ‘Ne oluyor ya? Ben buraya iyi olayım diye geldim. Herkesin ortasında neden ağlıyorum?’ bile diyemedim. Çünkü ağlarken hissettiğim başka şeyler vardı. Hissetmeyi özlediğim şeyler, aslında sanki doğduğumdan beri hissetmeyi beklediğim şeyler. Eve varmıştım sonunda sanki. Daha doğrusu evin varlığını hatırlamıştım. Bu güçlü deneyimin ardından birkaç kere daha hevesle gittim Kundalini derslerine. Her ders birbirinden farklı şeyler fısıldıyordu içim bana. Kendime değer vermediğim ilk farkına vardığım şeylerden biriydi mesela. ‘Öyle bir şey mi varmış ya?’ diye şaşırıyordum! İnsanın kendine değer vermesi bencillik değil miydi? ‘O iş öyle değil’ dedi içim. ‘Kendinde değer vermenin yolu, kendini koşulsuz kabul etmekten geçer. Kendini koşulsuz kabul etmek için önce aydınlığını da karanlığını da görmelisin ve özgürleşmeli, özgün Nur’u tanımalısın.’ İçimde bu diyaloglar başladıktan sonra fark etmeye başladım maskelerimi. Ben meğerse gerçek değilmişim. Ben meğerse hep -miş gibi yaşamışım. Ben meğerse kimlikler yaratmışım kendime ve hepsini ben zannetmişim. Bu meğerseler arttıkça içimde olağandışı bir süreç başladı. Meğerselerimi fark etmek ayrı, kabul etmek ayrıydı. Çünkü gördüklerimi kabul etmek zordu evet ama buna mat üzerinde 2 saat yaptığım hareketlerin, meditasyonların vesile olduğunu kabul etmek bildiğin delilikti. :))) Nasıl yani? Ben maske takıyorum, kendimi sevmiyorum, beni bilinçaltım yönetiyor demek? E o zaman bütün hayatım yalan! Çalıştığım yerden nefret mi ediyorum? E ben buralara gelebilmek için günde 12 ila 18 saat çalışmadım mı? Peki ben kimim o zaman? Kendime yalan mı söylüyordum bugüne kadar? Neee!? Depresyonumun nedeni bu mu? Ben aslında sürekli gülümsemek değil avazım çıktığı kadar bağırmak mı istiyorum? Bu ve bundan hallice yüzlerce soru kafamda dönüşmeye başladım. Önce kendime ‘kurduğum’ hayatı bıraktım ve Hindistan’a gittim. Yok, öyle yogayı keşfettiğim için değil, kendimi bildiğim her şeyden ve herkesten uzaklaştırmak için. Tabi hiç kimseye benzetemeyince kendimi hippi miyim acaba diye de sormadım değil… Hoş, orada hiç de hippi olmadığımı anladım ya. Neyse, bunu başka zaman yazarım 😊 Matın üzerine oturmaya ikna olamasam da kulağımda mantralar, telefonumda Yogi Bhajan’ın Sözün Gücü kitabı 4 ay Hindistan’da kendimi tanımaya, kendimi tanımaya zaman ayırmaya, tek başıma kendimi keşfe çıktım. İstanbul’a döndüğümde ilk yaptığım şeylerden biri elimdeki son parayla koşarak sevgili Şermin Abik’in dersine gitmek oldu. Şermin bana pırıl kalbiyle ‘Devam et’ dedi. ‘Kalbindekine inanmaya devam et!’ (Ki hala varlığıyla bana bunu hissettirir. Minnettarım.) Ve devam ettim kalbimi görmeye. Uzun bir yola çıktım. Adım adım ve her adımda deri değiştirerek. Direndim, uzaklaştım, defalarca bırakmanın eşiğine geldim ve hep kalbim, ışığım beni mata geri oturttu ve her geri dönüşüm cennete, pırıltılı bir yükseliş kutlamasına; depresyonum şifalanmak ve şifalamak için geçtiğim bir tünele dönüştü. Yani sorarsan derdin ne senin diye… Kundalini Yoga yaparken derdim özgürleşmek. Bana öğretilenlerden, bana ait olmayanlardan, kabuklarımdan, yaralarımdan, yargılarımdan, eleştirilerimden, şikayetlerimden, karşılaştırmalarımdan, ben olmayan her şeyden özgürleşmek. Kendim gibi olmak derdim. Birilerine benzemek, birilerinden daha üstün ya da daha altta olma düşüncesi olmadan. Rahatlamak. Hayata güvenmek. İnsana güvenmek. Birliğe güvenmek. Dinlemeyi ve ilham almayı öğrenebilmek. Yükselmek ve yükseltmek. Hayatın iniş çıkışlarında keyifle kendi oyunumu oynamak. Neşeyi, keyfi deneyimlemek, paylaşmak. Derdim benim hayatın balından tatmak. Hayatın şiirini, mucizesini görmek. Dengelenmek. Şifalanmak, şifalamak. Bana iyi geleni paylaşmak derdim. Ondandır mata dönüşüm. Ondan derslere koşmam. Ondan yani bu aşk. Derdim benim ışığı çoğaltmak. Çünkü Ben Ben’im ve Biz Bir’iz. Ve her Kundalini Yoga kavuşmasında, mata her oturduğumda, ellerimi kalbimin önünde her birleştirdiğimde bunu tekrar tekrar yaşamak beni Kundalini Yoga’ya aşık etti. Gelin canlar BİR olalım. Sat nam. Ocak 2018. Ergenlik yıllarımda bir karikatür görmüştüm, hala gülerim. Odanın ortasında bacaklarını açmış oturan bir kadının tepesinden bir balon çıkar ve kadın ‘Siz de benim oturuşuma taktınız’ der. 😊
Ben de bir süredir Kundalini seanslarında oturuşlara takıyorum 😊 Bazen zihnim çok detaylı, çok kapsamlı düşünmeye eğiliyor fakat en basit görünenin aslında en temel ve en gerekli olduğunu göremiyor. Bir sürü meditasyon ve bilgi paylaşıyorum da bir türlü nasıl oturmamız gerektiğinden yani aslında hayatımızı kolaylaştıracak ve meditasyonumuzu yapabilmemizi sağlayacak en önemli temelden bir türlü bahsetmiyorum diye düşünüyorum bir süredir. Ondan, bugün hem Kundalini Yoga ve Meditasyon derslerinin hem de doğru duruşun temelini oluşturan ‘Oturma’ pozundan bahsetmek istiyorum. Omurgayı Düz Tutmak Hepimiz farkındayız artık bir gözümüz sürekli olarak bilgisayar, telefon ve tabletlerde. Hayat böyle bir hal aldı pek çoğumuz için. Buna uyum sağlamaya çalışan beden de kamburlaşmaya, öne doğru eğilmeye başlıyor. Oturma pozlarındaki (ve tabi hayatı yaşarken 😊) en fazla dikkat ettiğimiz nokta omurgayı dik tutabilmek. Bu uygulama, zaman zaman eğilmeye meyleden beden yapılarında omurga çevresinde halk tabiriyle tutulmalar, ağrılara neden olabiliyor. Fakat omurgayı dik tutmayı kendinize bilinçli olarak hatırlattıkça, düzenli olarak pratiğinize devam ettikçe bir süre sonra omurganın kendiliğinden kamburlaşma eğilimini düzeltmeye başladığını görecek, deneyimleyeceksiniz. Omurga dik olduğunda, kuyruk sokumu kemiği de yere paralel, karın kasları da hafif içe çekilmiş hale geliyor ve bu durumda omurga kanalını düz bir çizgi halinde uzatabilmek için yapmamız gereken tek şey çeneyi hafif geriye almak oluyor. Öne eğilme ya da kamburlaşma eğilimi yüksekse oturma kemiklerimizi eşit şekilde destekleyecek bir battaniyeden ya da yastıktan destek almak omurgamızı dik tutmamızı kolaylaştıracaktır. Bu pozlarda otururken diz kapaklarımızın da mümkün olduğunca destekli olması dengenin sağlanması açısından önemli. Beden yeterince esnekse diz kapakları yerden destek alıyor. Yeterince esnek olmadığında ise dizlerimizin altına evdeysek yine battaniye ya da yastıklarla destekler alabiliriz. Diz sorunları olanlar ise yerde oturmak yerine sandalyede oturarak meditasyon yapabilir. Ayak tabanlarının yere tamamen basması, oturma kemiklerinin sandalyeye tamamen yerleşmesi, belin desteklenmesi ve omurganın düz olması sandalye oturuşunda dikkat etmemiz gereken temel unsurlar. Omurgamızı dik tutarak oturmayı önermemizin nedeni omurga kanalındaki sıvının hareket etmesini sağlamaktır. En basit anlatımla, omurgamız düz olduğunda en alt çakralardan tepe çakrasına kadar omurga sıvısı rahatlıkla hareket eder ve enerji daha basit bir tabirle bedenin her yerine eşit oranda dağılır. Bu dağılım doğru olduğunda farkındalığımız üzerinde direkt etkiye yaratır. Kundalini Yoga’da genellikle bağdaş kurarak ya da tek veya iki ayak tabanımızı kucağımıza yerleştirerek (Lotus Pozu) oturuyoruz. Yerde oturduğumuz bir başka poz da Kaya Pozu dediğimiz, sindirim için sıklıkla başvurduğumuz, topukların üzerine oturduğumuz duruş. Bir de bekar pozu dediğimiz dizlerimizi W şeklinde açtığımız ve arasına oturduğumuz poz var. Omuzlar, Yüz ve Çene Serbest Omurgamızı düz olarak uzattığımızda, özellikle dik omurga ile oturmaya alışkın olmayan ve gün boyunca, hatta uykuda sıklıkla yüzünü ve çene kemiklerini sıkan kişilerde bu hizalanma omuzlarda ve yüzde kasılmalara neden olabiliyor. Seanslarımızda hep tekrarlıyoruz ‘Amacımız, çabasız çaba.’ Girdiğimiz her pozun içerisinde kendimize bir rahatlama alanı yaratmak istiyoruz. Rahat Oturma Pozisyonu’nda da adı üzerinde rahatlamak istiyoruz 😊 Bu yüzden öncelikle yüzünüzü sıkıp bırakabilirsiniz ve sanki yanaklarınız, yüzünüz yere akıyormuş gibi serbest kalsın. Ardından omuzlarınızı bilinçli şekilde rahatlatın. Oturmak, oturmayı başarabilmek, bedeni tanımak ve fark etmek açısından son derece kıymetli bir başlangıç. Hatta belki de yoganın en temeli. Bu konuda sorularınız varsa lütfen çekinmeden yazın. Işıkla, sat nam. Bu meditasyon hayatın sizin için anlamını yitirdiğini düşündüğünüz noktada sizi anlamla, gerçekle ve huzurla yeniden buluşturmak için bire bir. Açılış Mantrası: Kriyaya başlamadan önce açılış mantrasını 3 kere söyleyin: Ong Namo Guru Dev Namo (İçimdeki ve evrendeki yüce, ilahi bilgeliğin önünde eğiliyorum, yüce bilgeliği selamlıyorum.) Mantra: Sat Narayan Wahe Guru Hari Narayan Sat Nam İçsel huzur için seslendirilen ‘Sat Narayan Wahe Guru Hari Narayan Sat Nam’ mantrasındaki Narayan, Sonsuzluğun su elementi yönüyle, yani arındırıcı yönüyle bağdaşır. Bu mantrayı seslendirdiğinizde ‘akışta’ kalıp dünya okyanusunu, sonsuzluğun yelkeni ile huzur içinde geçebilirsiniz. İçsel huzuru sağladığınızda çevrenize huzuru, barışı, sevgi ve mutluluğu da yansıtabilir; bu titreşimi yayarak hislerin kendisi olma halini deneyimleyebilirsiniz. Mantranın çevirisini biraz da anlamını açıklayarak şu şekilde yapabiliriz: Sat Narayan – Sat, Gerçek anlamına gelir. Narayan Arındıran ve Hayatta Daha Saf şekilde Dahil Olmamızı Sağlayan demektir. Wahe Guru - Sözün Ötesindeki Bilgelik anlamına gelir. O bilgeliği selamladığımız, o bilgelikle bağlandığımız titreşimdir. Hari Narayan – Hari- Ateş elementinin akışkan ve yaratıcı yönüdür. Sat Nam - Gerçek benim kimliğimdir. Gerçek olan Benim anlamına gelir. Postür: 1. Omurganızı dik tutun ve bağdaş kurun. Dizlerinizde sorun varsa yine omurganız dik olacak şekilde bir sandalyede ya da bir koltukta oturabilirsiniz. Çenenizi hafif geriye alın, yüz kaslarınız ve omuzlarınız tamamen rahat olsun. 2. Parmaklarınızı birbirine geçirin ve avuç içleriniz diyafram hizasında olacak şekilde ellerinizi bedeninizin önüne yerleştirin. Sabit duracağınız şekilde postürün içine yerleşin ve postürde kendinize rahat bir alan yaratın. Kıpırdamadan durabilmeniz omurilik sıvısının rahat hareket edebilmesi açısından önemli. 3. Bu şekilde postüre yerleşmişken ve meditasyon esnasında üç kilidi birden AYNI ANDA uygulayacağız. Kilitler şöyle: 1- Kök kilidi: Sırasıyla anüs ve cinsel organ, karın kaslarını sıkın ve göbek deliğinizi omurganıza doğru yaklaştırın 2- Diyafram Kilidi: Göbek deliğinizin üzerinde bulunan diyafram alanını omurgaya doğru çekin, göğsünüzü yükseltin ve açın) 3- Çene Kilidi: Boynunuz omurganızla aynı hizada olacak şekilde çenenizi hafif geriye alın. Bu kilitleri uygularken yüzünüzün ve omuzlarınızın tamamen rahat olduğundan emin olun. Nefes ve Meditasyon Uygulaması: Derin nefes alın, nefesinizi tamamen serbest bırakın, tüm kilitleri uygulayın ve nefesinizi dışarıda tutarak 3 kere zihnen ve kalben Sat Narayan Wahe Guru Hari Narayan Sat Nam mantrasını tekrar edin. Ardından kilitleri bırakırken tekrar derin nefes alın, nefesinizi serbest bırakın, kilitleri uygulayın ve mantrayı bir kere daha tekrarlayın. Döngüyü bu şekilde sürdürün. Gözler: 10’da 1 oranında açık. Zamanlama: 11-31 dakika. Bitirirken: Derin nefes alarak meditasyonu sonlandırın ve mümkün olduğunca uzun bir süre nefesinizi tutun. Ardından usulca rahatlayın ve ihtiyaç duyduğunuz süre kadar sessizlikte, hareket etmeden kalın. Omurganızı esnetin ve birkaç derin nefes alın. Rahatlayın. Ardından 3 kere 'Sat Nam' (Gerçek Benim Kimliğimdir) mantrasını tekrar ederek meditasyonunuzu kapatın. Şifa olsun. Sat nam. Sat nam yogiler :) Bugün dünyanın bir yerlerinde Şükran Günü olarak kutlanıyor. Bizlere göre ise her gün yeni ve yeniden şükretmek ve yükselmek için bir fırsat. Şükrün her türlüsünü, hele ki toplu şekilde ediliyorsa kutlamaktan, tekrarlamaktan, yaymaktan olağanüstü keyif alan Kundalini Yogiler olarak Gulbin Tomris ve Senem Görçek Devamoğlu ile kendi aramızda yapmaya niyet ettiğimiz tatlı bir meditasyonu sizinle de paylaşmak istedim. Hayatınızda şükredebileceğiniz alanların farkında olmak bolluk ve bereketin en temel adımı… Bu meditasyon da bunun için. Kendimize bir şükür bahçesi kurmak için. Işık olsun. Açılış Mantrası: Meditasyona başlamadan önce avuç içlerinizi kalbinizin önünde birleştirin. Başparmaklarınızla kalbinize dokunun. Gözlerinizi kapatın ve iki kaşınızın arasına odaklayın. Birkaç derin nefes alın, nefesinize ve omurganıza bağlanın. Ardından derin bir nefes alıp açılış mantrasını yüksek sesle söyleyin: Ong Namo Guru Dev Namo (İçimdeki ve evrendeki yüce, ilahi bilgeliğin önünde eğiliyorum, yüce bilgeliği selamlıyorum.) Bunu 3 kere tekrarlayın. Postür: Omurganızı dik tutun ve bağdaş kurun. Dizlerinizde sorun varsa yine omurganız dik olacak şekilde bir sandalyede ya da bir koltukta oturabilirsiniz. Çenenizi hafif geriye alın, yüz kaslarınız, çeneniz ve omuzlarınız tamamen rahat olsun. Mudra: Eller kalbin 15 cm kadar önünde ve su taşımak için yapılmış bir kap gibi şekil alıyor. Kollar kaburgaların yanlarında rahat ve beden tamamen yumuşak. Gözler: Gözler tamamen kapalı ve hayalinizde hayatınızdaki tüm kutsanmanın avuç içlerinize döküldüğünü canlandırın. Nefes: Derin nefesler alın ve bu kutsanmaların ışığı ile içinizin dolduğunu hissedin. Zamanlama: 3-11-13 dakika. Bitirirken: Derin nefes alın ve nefesinizi 10 saniye süresince tutun ve usulca serbest bırakın. Bunu 3 kere tekrarlayın. Omurganızı esnetin, omuzlarınızı ve boynunuzu nefes alıp vermeye devam ederek nazikçe çevirin. Rahatlayın. Ardından avuç içlerinizi kalbinizin önünde birleştirin. Başparmaklarınızla kalbinize dokunun. 3 kere 'Sat Nam' (Gerçek Benim Kimliğimdir) mantrasını tekrar ederek meditasyonunuzu kapatın. Sat nam. |
Nur Taran
|